Aramak istediğiniz kelimeyi yazınız..
Ara ..

Kategori: Bilgi Bankası

8 Kasım 2016

Yaşamın gizemini SU ile özetleyen bütün bilim adamları aynı görüşü paylaşıyorlar…

Fransız bilim adamı Dr Jacques  Benvenistc,

Japon bilim adamı Masuro Emoto,

Türk bilim adamı Doç. Dr. Nuri Haksever,

Alman Biofizikçi Peter Ferreira

Alman Doktor Barbara Hendel

EMOTOMASURO EMOTOEMOTOPETER FERREIRA

    Doç. Dr. Nuri Haksever soruyor ‘ Su hayattır… Yaşamın ta kendisidir…Siz hangi suyu içiyorsunuz? İçtiğiniz suyun hücrelerinize nüfuz ettiğinden, hücrelerinize yaşam getirdiğinden emin misiniz? İçtiğiniz suyun enerjisi var mı? Enerjisi olmayan bir su sağlığınıza ne ölçüde faydalı?

   CANLI YAŞAMIN TEMELİ VE BİLİNÇLİ ŞİFA ENERJİSİ: SU

BIR SU MOLEKULU CIFT KUTUPLUDUR..

   Her su molekülünün, birbirinden farklı olması ve her zaman tekrar aynı tam mükemmel geometriyi ortaya koymaları ilginc değil mi? Çünkü bir su molekülü, 104,7 derecelik bir açıyla, mükemmel bir dörtgenden başka bir şey değildir. Bu geometridir ve geometri molekülde var olduğundan, suyun cok belirli frekans örneği vardır.

     Bir su molekülü, çift kutupludur, aynı gezegenimiz Dünya’nın Kuzey ve Güney kutbu gibi. Bu şekilde, her su molekülünün de, elektromanyetik kuşakla çevrelenmis, bir eksi ve bir artı kutbu vardır.
Su iki kutuplu olduğundan belirli yerçekimi ve kaldırma kuvvetlerine tabidir. Suda yercekimi gücü vardır. Su yukarıdan asağıya doğru akar. Su kimyasal materyal olarak, yukarıdan asağıya akarken, tekrar asağıdan yukarıya, saf ışık enerjisi olarak akar.

 MADDE YOGUNLASMIS- YAVASLAMIS ENERJIDIR

    Prof. Popp’un getirdigi izah soyledir: “Maddenin tum formlari, donmus ışık veya yavaşlamış enerjiden baska bir sey değildir. Sonuc olarak maddeyi, enerji olusturur.
Caresi olmayan hicbir hastalık yoktur. Doktor, okul bilgileriyle ve tecrübeleriyle, daha fazla yardım edecek durumda olmadığını, prensipte söyleyebilir. Ancak hiç birimiz, temelde bir hastalığın, çaresi olmadığını söyleyemeyiz. Eger biz bir problem ortaya çıktığında enerjiyi tekrar asli durumuna dönüştürebilirsek, o zaman buna otomatik olarak madde de uyacaktir. Hem de, bedeninizi olusturan elementlerle, su ve tuz ile.

 SU SARMAL SEKILDE HAREKET EDER

     Bedenimizde, suyun günlük olarak, aşağı ve yukarı canlı bir güç olarak aktığı, yaklaşık 90.000 km sıvı bant vardir. Suyun icinde zaten canlılığı sağlayan dörtgen yapi vardır.
Su sarmal sekilde hareket eder, hicbir zaman lineer degildir. Banyoda, bir bakin, su girdap formunda, hareket eder. Spiral olusturan suyun hareketinin, genetik kalitim bilgilerini iceren bedenimizdeki DNA ile ayni olmasi, ilginc degil midir?

 KLORLU-FLUORLU SU VE BEYIN KONTROLU

      Beyin suyunuz cok yuksek derecede kristal yapilanmadir. Saf kucuk kristaller ki, buna molekul-kume adini veriyoruz. Birbirine baglanmis olarak ve bu sekilde geometri oldugu icin, belirli bilgileri iletebilen bu yapiyi suda da buluyoruz. Bu surekli olarak degisir. Dusunceleriniz nereden geliyor? Kimyasallarla suyun basitce etkilenebilecegini biliyor musunuz?

   Amerika’da, yuzeyi %100 orten klorlu su icilir. Buna eger fluor katarsaniz, hicbir isteginiz kalmayacak kadar, beyin fonksiyonlariniz uzerinde, uyumsuzluk yarattigini kanitlayabilirim. Isteksiz olursunuz. Dusunun bunu, iki nesil boyunca tum halka yaptilar. O zaman ne elde ettiler? Isteksiz, materyalistlerle dolu bir halk, bu insanlar, o zaman her seyi, istenildigi gibi yapacaklardir. Yani boyle bir nesli yonetmek ve yonlendirmek kolaydir. Buna su ile ulasilabilir.

    37 derecelik bir beden sicakliginda, beyin suyunuz buzlanmis bir durum alir. Bu joleye benzer yuksek dereceli bir yapidir. Bu yapiya mikrodalga uygulandiginda, beyninizin kan bariyerinden hayvansal albumin gectiginde ve beyninize girdiginde, birden kristaller yapilarini degistirmeye baslar. Ve beyninizin suyu sivilasir. Nedenini iyi incelemeliyiz, nedeni, daima geometride gizlidir.

HER SU MOLEKULUNUN KENDI KIMLIGI VARDIR

      Bu kristalleri, ornegin kar tanelerini soluyoruz. Suyun, kati hali olan kar tanelerinin, bir elektron mikroskobuyla, fotografi cekilmistir. Burada cok kucuk altigen ve mukemmel bir duzeni vardir. Iki ayni kar tanesinin, hicbir zaman birbirine benzememesi cok ilginctir. Kendini kristalize edebilmesi icin, her su molekulunde, bir milyardan fazla biyofoton calisir ve bunlar kendilerini surekli olarak tekrar duzenlerler. Bu sekilde, her su molekulu, oburlerinden farklidir, her su molekulunun kendi kimligi vardir.

 SUYUN HAFIZASI VARDIR VE DENGELEYICIDIR

    Simdi bir deney yapalim. Kar tanesini dogal sartlarda eritelim ve bundan tekrar su yapalim. Sonra da tekrar donduralim, tekrar tam olarak ayni kar tanesini elde ederiz. Bu nasil olanakli oluyor? Cunku kim oldugunu hatirlayabiliyor.

    Suyun hafizasi vardir. Su bir bilgi tasiyicisidir. Maddelesmeye sebep olan enerjinin formunu degistirmedigimiz zaman, madde de degismeyecektir. Cunku o kim oldugunu biliyor. Bu olay, sizin organizmaniz icin de gecerlidir.

     Bilim adamlari suyun dogal bir dengeleyici oldugunu ve bizim su vasitasiyla, bizde eksik olan dalga boylarini alabilecegimizi kanitlamislardir. Bu sekilde kaybettigimiz her seyi dengeleyebiliriz. Italya’da, Enza Enstitusu’nden, Dr. Cicollo, son yirmi yil icinde, tum dunyadaki sifali sulari incelemistir. Sifali sularin oteki normal sulardan kimyasal yapilari ayni olsa da, biyofiziksel acidan farkli olduklarini tespit etmistir.

   SU VE SOZCUKLERIN ETKISI

EMOTO VE NURİ HAKSEVER

     Bir Japon bilim adami olan Dr. Masaru Emoto, suyu, sozcuklerle degistirebilecek durumda oldugumuzu, fotograf cekerek, 10.000 deneyle kanitlamistir. Burada, sozcuklerin gucunu dusunun. Cunku her sozcuk, onceden dusunulmustur. Bu elektriktir, bu dalga boylaridir. Bunlarla, duzen yada kaos yapabilirsiniz.

       Masaru Emoto, notr suyu alip, sozcuklerle, yani bilgiyle yukleyerek; -4 derecede dondurmus ve elektron mikroskobuyla, fotograflarini cekmistir. “Beni hasta ediyorsun” mesaji ile yukledigi suyun goruntusunun, ayni kanserli hucre yapisini ortaya koydugunu, tespit etmistir.

      Bu sekilde, yapisi bozularak dondurulmus, hasta bir suyu alalim ve sivilastirarak tek bir sozcuk olan “Sevgi” sozcuguyle, yeni bir bilgi verelim. Bunu, tekrar -4 derecede donduralim ve elektron mikroskobuyla fotografini cekelim. Birdenbire, bu mukemmel kristali, mukemmel geometriyi elde ederiz. Bu deneyi, tersten 10.000 defa yapabiliriz, bilimsel ve objektif olarak suyun, dusunceyle ne kadar etkilenebilecegini, yine kanitlamis oluruz.

 SU MUKEMMEL COZUCU VE SIFADIR

     Su mukemmel bir cozelti maddesidir ve her seyi kendine baglayabilecek durumdadir. Bu nedenle, su icmek, gercekten cok onemlidir. Bedenimiz, kendi kendisini, iyilestirebilir. Cogu kisi de bunu, oruc kurleri vasitasiyla yapar. Bunu, bicaksiz ameliyat olarak adlandirabiliriz. Bedeninizin, tekrar temizlenmesini saglayin. Bunun icin de, bunlari cozen bir seye ihtiyaciniz var. Su bunu basarir. Ve artik biyofiziksel olarak da kanitlayabildigimiz gibi, su, yuksek derecede bir yapiya sahiptir.  Ve bu yapılardan dolayı,  bedenimizdeki benzer titresimleri iceren bircok hastaliklari, Alzheimer rahatsizligina kadar, beyinlerimizin kivrimlarina yerlesmis olan hafif ve agir metal tortularini bile sokebilir.

EMOTO VE Dr Remedy

    Israil’de, bir doktora gittiginizde, orada, hangi rahatsizliktan dolayi gitmis olursaniz olun, sizi, once tekrar bekleme odasina yollayip, yarim saat icinde icmek uzere size 2 Litre su verilir. Ve siz, bu suyu ictikten sonra, hâlâ sikâyetleriniz varsa, bundan sonra sizi muayeneye kabul ederler. Bu bir gelenektir. Birden bire ortaya cikan hastaliklarin, % 80’ini, sadece su icerek iyilestirilebileceğini gormusler. Bunun sadece suyun kalitesine bagli olmadigi da tespit edilmis. Bunun icin su, cozelti maddesi olarak biriken tum atiklari, disari tasimak icin kullaniliyor. Ornegin, burnunuz aktiginda, neler oluyor? Bedeninizde, daha onceleri birikmis olan zararli maddelerin, etkisizlestirilerek disari atilabilmesi icin, salgilar olusuyor ve burnunuzdan disari cikiyor. Ayni olay, cildiniz icin de gecerlidir. Bedeninize girmis olan zararli tum maddeler, cildiniz vasitasiyla, ifraz edilir. Tum problem, aslinda iceride, oraya girmemesi gereken maddeleri, su yine disari tasima kapasitesine sahiptir. Burada, suyun miktari kadar, kalitesi de onemlidir.

 SUYUN CANLILIGI

    Su 80 metrelik bir boru sisteminden gectiginde, canliligini kaybediyor. Bu da, borunun kotu olmasindan dolayi degil, borudaki basinctan olusuyor. Suyun evlerimize kadar tasinabilmesi icin gerekli olan basinc, suyun kendi hareketliligini bozuyor. Suda, cift helezon seklinde spiral hareket var. Bu da, suyun kristalinin olusmasini sagliyor. Suyun spiral hareketine zarar verildiginde, kristal yapisi da bozuluyor. Kristal sekil olmayan yerde, geometri de yoktur. Boylece, bilgi de olusamaz ve neticede canlilik yok olur.

 KANSEROJEN TARIM ILACLARI VE YERALTI SULARI

      Tarim sektorunde, 300 cesitten fazla inorganik kimyasal yapiya sahip, tarim ilaci kullanildigini ve bunlarin neredeyse 280’inin kanserojen oldugunu, biliyor muydunuz? Kanser nedir? Kanser kaostur.

     Tarimda kullanilan ilaclar, yeralti sularina karistigindan, tekrar bizim cesmelerimize geliyor. 280 ilacin kanserojen olarak bilinmesine ragmen, sadece 63’u olculuyor. Kalanlarin isimleri bile bilinmiyor ve bunlar icin, hic bir sinir deger konulmamis. Ve zamanla, bu olculen 63 ilacin degerleri yukseldikce, tolerans degerleri de yukseltilmis. Suyun kalitesi, duzeltilecek yerde, icindeki maddelerin tolerans degerleri ile oynanmaktadir. Aksi takdirde, bu suyu, size satmamalari gerekir. 1992’den beri de, zaten bu 300 tarim ilacindan, sadece 18’i olculmektedir. Ve boylece, gercekte neler ictiginizi dusunebilirsiniz.

 YERALTINDA OLGUNLASAN SU: TOPRAGIN KANI

    En iyi icebileceginiz su dogal temiz kaynak sulari, artezyen sulari, yeraltindan kendiliginden cikan pinar sularidir. Cunku suyun da, kendine has bir olgunluk derecesi vardir. Su yagmur olarak yere indiginde, bunu olgunlasmamis su olarak adlandiririz. Bu suda, solar(gunes) frekanslari olculebiliyor. Fakat yer manyetik frekanslarin da olusabilmesi icin, suyun, yerin cok altina inmesi ve topragin kani haline gelmesi gerekiyor. Yeraltinda, tamamen olgunlasan ve tum yer manyetik frekans desenlerini icine alan topragin kani, kendi basina, 1000’lerce metre derinliklerden, girdap seklinde, yukari cikabilecek guce ve enerjiye sahip oluyor.

 SISE MINERAL SULARI  INORGANIKTIR

    Siz siseden mineral suyu ictiginizde, bunu bedeniniz alamaz ve isleyemez. Cunku mineral suyundaki mineraller inorganik yapiya sahiptir. Bunlar zararli degiller, ancak hucreler icin kullanilabilir degildir. Boylece, kaniniza kadar giren kalsiyumun, hucrelerinizde ozumsenemedigi icin hicbir faydasi olamaz. Bazilari, bu maddelerin bir kismi, belki alinabilir diye dusunse de, bu kesinlikle mumkun degildir. Bunu, kahvaltida tabaginiza, bir cubuk demir koymus gibi de dusunebilirsiniz. Sudaki mineralleri alabilirseniz, cubuktaki demirleri de yiyebilirsiniz. Bu da mumkun olmadigi icin, suyun, icerdigi mineraller de onemli degildir. Onemli olan, suda, hangi frekans desenleri vardir. Ve bu mineraller, halen iyonize durumda mi, etraflari su kilifi ile cevrili mi? Cunku biz, bu suyun yapisini bozdugumuzda, icindeki iyonize ve suya, elektromanyetik dalga boylari veren elementlerin, baska elementlerle birlesmesini saglamis oluruz. Bu da genellikle, boru basinci veya suya katilan karbon dioksitlerle yapilir. Boylece suyun dogal oksijeni alinip, nitrojen katilir. Hâlbuki bizim amacimiz, bedenden nitrojeni uzaklastirip, oksijen verebilmek olmalidir.

 CANLI OLMAYAN SU VE KIRECLENME

   Molekul evliliklerinde, ornegin pozitif yuklu kalsiyum ile negatif yuklu hidrojen karbonatlar birlesirler. Aslinda bunlar, su canli oldugu surece, yani bir yapiya sahip oldugu surece, iyonsal yapilarindan dolayi, birlesemezler ve bedene zararli hale gelemezler. Cunku su, aralarinda bir duvar gibidir. Sayet kalsiyum ve hidrojen karbonat birlesirse, yeni olusum kalsiyum bikarbonattir, yani kisacasi kirectir. Ve siz de bunu, evinizin borularindan disari atabilmek icin, en pahali cihazlari kullanirsiniz.

    Bunu yaparken, kendi bedeninizdeki kireclenen damarlarinizi, hic dusunmezsiniz. Yaslandikca damarlarimiz ve beynimizdeki sinir iletisim baglari kirecleniyor. Sonucta, dogal olarak bilgi iletmek icin, kopru kurulamadigindan unutkanlik basliyor. Burada olusan kirecleri cozebilmek icin; canliliga, bilgiye veya yapiya gereksiniminiz var. Suyun geometrisine ihtiyaciniz var. O zaman, olusan molekul birlesimlerini de kirabilirsiniz.

 ORGANIZMADAKI RAHATSIZLIKLAR SU ILE IYILESEBILIR

   Biz arastirmalarimiz cercevesinde, segmanter diyagnostik ve organometri ile medes diye adlandirdigimiz, enerjetik seviyede olcum yapabilen, bilimsel bir cihaz sayesinde, organizmadaki patolojik rahatsizliklarin bile, sadece su ile yenilebilecegini kanitlayabiliyoruz. Uzun yillar boyunca, teshis amacli takip altinda bulundurdugumuz hastalar var. Bizler, biyofizikci oldugumuzdan, bizim kendi kendimizi, yenileyebilecegimizi biliyoruz. Bedeninizdeki organlar, maddeden olustuklari ve cesitli element bilesimleri icerdikleri icin, her bir organin ayri titresim karakteri vardir. Ornegin bir akcigerin, dogal durumdaki titresimi, yaklasIk 40 Hertz civarindadir.

   Her gun icki aliyor ve cigerlerinizi yipratiyorsaniz. Zorlanmadan dolayi, neredeyse cigeriniz, 58 Hertz’e kadar yuksek titresecektir. Eger cigerin enerji seviyesini, 40’tan 58 Hertz’e yukseltirsek, organin maddesel yapisinin da degismesi soz konusudur. Bu ise, organda bir bozulmaya sebep olacaktir. Bu olay da, ayni kanser de oldugu gibi, birden olusmayacak, yillarca organin maruz kaldigi tahribat, zamanla ortaya cikacaktir. En basinda, enerji seviyesinin degistigini, unutmayalim. Mesela bir hastamizin beyninin saginda bir tumor var. Tumor, organ seviyesinde kirmizimsi olarak gorulmektedir. Bunu enerjetik seviyede olctugumuzde; yani bu olcumu, kanser, organ uzerinde gorulmeden cok once yaptigimizda, hastayi uyarabiliriz. Beyninde tumor olan hastaya, bedeninde eksik olan frekanslari iceren bir su icirdigimizde, cok farkli bir tablo ile karsilasiyoruz. Zarar gormus olan yerler: epifiz, hipofiz, merkezi sinir sisteminde, sadece 17 dak. sonra degisiklik oluyor. Fakat bu kadar kolay olamayacagini siz de tahmin edebilirsiniz. Tum bir omur boyunca, yanlis yasayip, mucize suyu icerek iyilesebileceginizi sanmayin. Bu hasta tabiî ki tekrar eski yapisina donecektir. Cunku artik organ seviyesinde tahribat baslamistir. Beden kendini, bu negatif duruma o kadar alistirmistir ki, 2-3 saat icinde, eski patolojik tabloya geri doner. Fakat bunun bize gosterdigi, suyun icinde oyle bir enerji var ki, eksik olan tekrar yerine getirilebiliyor ve yenilenme gerceklesebiliyor. Bu hastaya, belki her gun, 2’ser litre bu sudan icirsek ve birkac yil devam etsek, bedendeki her yapiyi degistirebiliriz. Bedenlerimiz, ‘kendisini yenileyici’, bir alandan olusuyor. Bedenlerimizin sekillerini olusturan, neticede enerjidir. Ornegin, bir hastanin ayagini kestigimizde, ayak parmagini algilayabiliyor. Cunku enerjetik seviyede, o enerji var, buna da fantom(hayali) agrilar deniyor.

 CANLI YERALTI SULARINI KULLANIN

     Suyunuzu dogadan almaya calisin, has su icmeye calisin. Gunluk ihtiyaciniz olan 2 Ltr su icin. Guzel bir kaynak bulup, kimyasal analizini yaptirin. Cunku zararli kimyasal madde olmayan yerde, suyun yapisi var oldugu icin, mikrop da olusamaz. Boylece bu, suyun canlilik icerdigine dair, elinizde bir garanti olur. Alabaliklarin yasadiklari akarsular, kesin temiz olur. Cunku alabaliklar, cok hassas baliklardir. Suyun icinde, cekim ve itim dengesi bozuldugunda, suyun kalitesi bozulur ve alabaliklar bunu derhal algilar. Bu baliklar, suyun icinde, baska guclerin de var oldugunun farkindalar. Levitasyon(itim) gucunu kullanarak, suyun icinde durabiliyorlar ve suyun icsel gucu olan saf isIk enerjisini kullanarak, akintinin tersine yuzebiliyor.

   Bu kaynaklardan beslenen sulardan faydalanmaliyiz. Bu tip sular, sadece gecen hafta yagmur yagarak orada birikmis degil, yillarca olgunlasma surecine bagli olarak, 100-200-300 yasinda olabiliyor ve radyometrik olcumlerle bu yasini, tespit edebiliyoruz. Bazi fosil sular vardir ki, bunlar topragin kani olarak; 6, 7, veya 8000 yil yeraltinda beklemis ve olusmuslardir. Bu sulari bulup kullanmaliyiz.

SUYU CANLANDIRAN CIHAZLAR VE KUVARS KRISTALI

  Artezyen suyu bulduysaniz, mutlaka cam siselere koyun. Bu sulara ulasamayanlar, suyu canlandirici cihazlar kullanabilirler. Bu cihazlar, borulardaki basinctan dolayi bozulan suyun yapisini, tamir ediyorlar. Boylece, kristalize yapisi olmayan; yapi ve boylece bilgi icermeyen suyu, fiziksel bir yontem ile tekrar canlandirabilir ve enerji verebiliriz.

   Cesme suyunun yuzey gerilimi, daima 73 Dune’dur. Iyi bir kaynak suyun gerilimi, 58, 60, 62 Dune olabilir. Bizim kanimizin degeri, 42 ve 44 Dune civarindadir. Gidalari ozumlememiz icin, bu degerin, kan degerimize en yakin olmasi daha uygundur. Ve bizim icin en uygun olan, taze sIkilmis meyve suyudur. Taze meyve suyunun yapisi o kadar uygun ki, yuzey gerilimi, ayni kanimizin degeri gibidir.

     Bunu tuzlu su (sole)ile de yapabiliriz. Dogal bir Sole’den, bir bardak dogal suya, 1 cay kasigi ilave ettiginizde, izotonik bir cozelti elde edersiniz. Bu cozeltinin degeri de, ayni kanimizin degerindedir. Cunku mukemmel bir yapiya sahiptir. Kaynak artezyen suyu da, bu degere cok yakindir. Su, suyu canlandirma cihazlarindan, cok hizli gectiginden, cok kalici bir sekilde onarilamiyor.

   Suyu canlandirma cihazlari, cok pahali oldugundan, bunun yerine, bir avuc kuvars kristalini, temiz kaynak suyuna koyarak, cam surahi icinde bekletirseniz, suyu canlandiracaktir. Camin yapisi kuvars tozu icerdiginden, zaten bir altigen sekle sahiptir ve icine konulani etkileyecektir. Ertesi gun suyunuzu ictiginizde, koydugunuz kuvars kristali, seklini hic degistirmemesine ragmen, siz de tadindaki yumusakligi fark edeceksiniz.

   Biz size, kristallerle suyunuzu canlandirdiginizda, elde edeceginiz yuzey gerilim degerlerinin, canlandirma cihazlarinin sonuclarindan, daha iyi veya en azindan o sonuclarla ayni oldugunu, bilimsel olarak kanitlayabiliriz. Zira bu cihazlarin cogu, kuvars kristali icermektedir….

su

      Fransıadamı Dr. Jacques Benveniste yaptığı araştırmalarda DNA hücrelerinin belli bir frekansta foton (ışık) yaydığını, farklı hücrelerin farklı frekansta titreştiğini, farklı titreşimdeki iki hücre yan yana geldiğinde yeni bir frekans oluşturup birlikte bu frekansta titreşmeye başladıklarını ve elektro manyetik dalgalar ile bir çağlayan yaratıp ışık hızında yolculuk ettiğini keşfetmiş. 1980’lerde başlattığı çalışmalarında suyun hafızası olduğunu anlamış. Suya bir madde ekleyerek bunu 1 milyon kez sulandırmış ve özel bir alet ile aşırı hızda sallayarak o maddenin yok olacağını tahmin etmiş ama hala maddenin suda mevcut olduğunu görünce deneylere defalarca milyonlarca kez daha sulandırarak devam etmiş. Ancak ne kadar sulandırsa da suyun içine en başta eklenmiş olan maddenin yok olmadığını tespit etmiş. O zaman suyun yüklenen maddeyi bir şekilde hafızaya kaydettiğini anlamış. Bir başka deneyinde suya bir zehir yerine sadece zehirin frekansını yüklemiş
ve aynen zehirin kendisi eklenmiş gibi içine koyulan sinekleri öldürdüğünü görmüş.

   Benvenistenin araştırmalarını şüphe ile karşılayan Queens Belfast üniversitesi Profesörü Madeleine Ennis Avrupa ülkelerinde yelpazelenen bir araştırma grubuna katılmış. Fransa, İtalya, Belçika, ve Hollanda’dan oluşan ekip Profesör M. Roberfroid tarafından koordine edilmiş.

      Belçika Katolik Üniversitesinde Benvenistenin kullandığı orijinal deneyin daha rafine edilmişini kullanarak yapılan uygulamayla ilgili her dört laboratuardaki bilim adamları deney solüsyonlarının içinde ne olduğunu bilmeden çalışmışlar. Hatta tüplerin bazılarında sadece saf su varmış.

      Tüm deney bağımsız bir bilim adamı tarafından koordine ediliyormuş. Bu kişi tüm solüsyonları kodluyor ve bilgiyi topluyormuş ama deneylerde bil-fiil çalışmıyormuş, bu yüzden yalan ve dolana yer kalmamış.Yapılan tüm deneyler Benveniste’nin sonuçlarını desteklemiş.

     Benveniste buna karşılık “12 sene önceye, bizim başladığımız noktaya gittiler” demiş. Benveniste ayrıca “Biokimyevi maddelerin yaydığı sinyal kaydedilip internet aracılığı ile dünyaya yayılabilir ve bu sinyal biyolojik hücreleri sanki gerçekte o madde varmış gibi etkileyip değişim yaratır” da demiş.

  Unutmayalım ki; insan bedeninin %75-85’i sudur. Düşüncelerimiz ve konuştuklarımız bedenimizdeki suya kaydedilir ve o kalitede yaşarız. Şeklimizi, sağlığımızı ve hayatımızı biz oluştururuz. Yaşam muhteşem bir enerjisel danstır, frekansların uyumu, birleşmesi, çatışması, aşağı-yukarı, sağa-sola, zıt yönlere dalgalanmasının dansı.

Doç.Dr Nuri Haksever; İnsan vücudunun %70 inin su olduğunu herkes öğrendi. Fakat kalitesi nasıl?

 Barbara Handel& Nuri Haksever

      Nasıl içtiğimiz suyun kalitesini ve sağlıklı yapıda olmasını arzuluyorsak vücut sıvılarımız da temiz ve kaliteli olmalı.  Biz nasıl temiz bir havada rahat nefes alıyorsak hücrelerin içinde yaşadığı intertisyel sıvı denilen ortamın da temiz olması gerekir. Fakat yediğimiz gıdaların içinde yeterli vitamin ve mineral olmaması nedeniyle metabolizmanın bozulması, içtiğimiz suyun moleküler yapısının bozuk olması ve enerjisinin düşük olması nedeniyle hem hücre dışı ortamı temizleyememesi hem de  hücre içine girememesi, ayrıca vücudun içine girmemesi gereken toksik maddelerin değişik yollarla vücudumuzun içine girmesi sonucu intertisyel sıvının özellikleri bozulmakta ve bir çok hastalığın başlamasını, hızlı ilerlemesini sağlamakta ve tedaviyi zorlaştırmaktadır.  İnsan vücudu içindeki sıvının düzeltilmesi bir çok hastalığın tedavisinde çok önemlidir.

 Dr.Barbara Hendel ile Doç. Dr. Nuri Haksever  14 Aralık 2014 te Naturel Beden, Zihin ve Ruh Sağlığı Festivalinde doğanın iyileştirici gücü, yaşamın kaynağı Su ve Tuz konusunda birlikte seminer vererek halkı aydınlattılar.

   Biyofizikte önemli olan nicelik değil niteliktir.  Sürekli artarak yükselen maddesel ve kimyevi düşünce tarzımız  insan hayatını doğal ve canlı bağlantılardan izole etmeye devam ediyor. Bu bakış açısını koruduğumuz sürece bütünsel doğal bağlantılar konusundaki bilgi eksikliğimiz ve doğal sonucu hastalıklar hiç de şaşırtıcı değil.

   Çoğumuz pH oranı yüksek suyun yararlarını artık biliyoruz. Ancak, hala gerek damacanalarla su içilmeye devam edilmesi yada su arıtma sistemlerinde su arıtılırken suyun içerisindeki faydalı mineralleri de elimine etmesi nedeni ile içilen sudan gerektiği gibi fayda alınamamaktadır.   Suya sonradan ilave edilen kalsiyum tabletlerinin bir kısmı beden tarafından işleme alınabilir. Ancak, bu izole edilmiş  inorganik kalsiyum tabletleri bedenin gerçek ihtiyaçlarını karşılayabilir mi?

    Laboratuar  kan testlerinde vücutta kalsiyum var gibi gözükse bile  kaba yapısı itibari ile hücre zarından geçmesi mümkün olmayan , hücrelere ulaşamıyan bir maddenin bedene hiç bir faydası olmamaktadır..

     Günümüde kendini uzman olarak tanıtan çeşitli gruplar sürekli günde şu kadar su içmelisiniz diye her ortamda söylemde bulunmaktalar…Artık hemen çoğumuz anladı günde ortalama 2.5-3 -lt su içmeliyiz… Güzel, ama içtiğiniz su hücrenizin içerisine girerek bedeninize bir fayda sağlıyor mu?

Artık, bilinçlenme zamanı…

    Yediğiniz, içtiğiniz her hangi bir madde hücre zarından geçemediği müddetçe beklenen fayda elde edilemez.

Posted in Bilgi Bankası
7 Kasım 2016

Detoks organizmanın kendisine yaramayan ve bozucu etkileri olan bu zehirli maddelerden kurtulmasıdır.

Beslenme, kolon hidroterapi , ozonterapi, ozon sauna ve elektromanyetik alan düzenlenmesi uygulanmalıdır. Kişiye özel olmak zorundadır.

Detoks olarak adlandırılan işlem birkaç yönlü olarak düşünülmelidir. Öncelikle hangi tür bir detoksa ihtiyac duyulduğunun tespit edilmesi gerekir. Bu konuda eğitimli doktorların liderliğinde sağlık personeli tarafından yapılmalı. Yoksa rastgele biri tarafından hazırlanan programlar fayda yerine zarar getirir.

Özel diyetlerle vücudu arındırma,

Belli sürelerde doktor kontrolünde yaşayan su içilmesi,

Manyetik Alan tedavisi

Sebze suyu ve meyve suyu rejimleri,

Vücudun toksinlerden arınmasına yardımcı olan bazı vitamin ve aminoasitler

Ozon sauna,

Kolon hidro terapi

Ozon major terapi

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

Ozon gazı kullanılarak yapılan iyileştirici tedavilere “ozon terapi’’ denilmektedir. 1856 yılından beri kullanılmaktadır. 1977 de vücuttaki etkileri teknik olarak açıklanmıştır. 1998 den beri ülkemizde kullanılmaktadır. Oldukça eski bir tedavi şekli olmakla beraber her geçen gün farklı yararlı etkilerinin bulunması onu yeniden güncel hale getirmektedir.

Ozon tedavi ‘’alternatif tıp’’ değil, aksine etkileri bilimsel olarak yüzlerce çalışmayla kanıtlanmış etkili bir tedavi yöntemidir. ‘’Kan yıkama’’ olarak da bilinir. Pek çok hastalıkta kullanılır.

Ozon terapinin en önemli özelliği, hastaya ve hastalığa özgü olmak üzere vücuda farklı yollarla verilebilmesidir.

OZON NEDİR?

Ozon (O3) yüksek enerjiye sahip güneş ışınlarının normal oksijen moleküllerine (O2) çarpmasıyla ortaya çıkan oksijen atomlarının (O) diğer oksijen molekülleriyle (O2) birleşmesi sonucunda meydana gelen 3 oksijen atomundan oluşan doğal bir gazdır ve normal oksijenden daha az kararlıdır. Kimyasal bir bileşen değildir. Tedavi sürecinde görevini tamamladıktan sonra hammaddesi olan oksijene dönüştüğü için doğaldır ve yan etkisi yoktur. Atmosferi oluşturan azot, oksijen ve karbondioksit gibi temel gazlara göre oldukça düşük oranda bulunan ozon hem iklimi etkiler hem de yer yüzeyindeki canlıların korunmasında önemli rol oynar.

Ozon oksidasyon gücü yüksek bir gaz olduğundan özellikle son yıllarda dezenfeksiyon amacıyla yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Kimyasal bir dezenfektan değildir. Doğal bir dezenfektan oluşu, kullanım alanlarının hızla yaygınlaşmasına ve güvenle kullanılmasına neden olmuştur. 1 gr ozon, 1 m3 suda bulunan mikroorganizmaların tamamını ortalama 5 dakika içinde öldürür. Ozon gazının dezenfeksiyon etkisi, aynı şartlar altında klorunkinden 3125 defa daha fazladır.

OZON ETKİ MEKANİZMASI

Medikal ozon %5 ozon ve %95 oksijen karışımından oluşmaktadır.

Ozonun metabolizmadaki etkisi, konsantrasyonuna ve kullanıldığı doza bağlı olarak değişiklik gösterir. 70-100 mg/ml konsantrasyonlu ozon enfekte yaraların tedavisinde mikroorganizmaların oksidatif etkilerini bozarak etkisini gösterir. Orta dozdaki (40-70 mg/ml) ozonun mikroorganizmaların aktivasyonunu önleyici etkisi vardır.(10-40 mg/ml) arasındaki düşük dozlar, özellikle yaşlılardaki dolaşım bozukluklarında kullanılır.

Vücutta oksijenasyon azlığı kötü sağlığın temelinde yatan en önemli sebeptir. Ozon tedavisi mikro dokuda bozulmuş olan oksijen dengesini yeniden düzenler. Kırmızı kan hücrelerinin elastikiyetini artırır ve kılcal damarlardan geçişini hızlandırarak yetersiz oksijen alan bölgelere hızla oksijen taşınmasını sağlar. Kanın dokulara oksijen bırakma yeteneğini de artırarak organların oksijenlenmesini artırır. Büyüme faktörleri dediğimiz salgıların yapımı artar ve bu yolla yara iyileşmesi hızlanır.

Kanda oluşan bazı bileşenler damarların genişlemesine yol açar. Bu da, kan dolaşımı yetersiz olan bölgelerin kanlanmasını sağlar.

Düşük dozlarda kullanıldığında, vücudun direncini arttırır, diğer bir deyişle bağışıklık sistemini aktive eder. Ozon sayesinde oluşan bu aktivasyona cevap olarak vücudun bağışıklık hücreleri sitokin adı verilen özel habercileri üretir. Nötrofil denilen kan hücrelerinin uyarılması ve sitokin sentezinin artması, immün sistem denilen bağışıklık sistemini güçlendirir. Kemik iliği, aldığı uyarılarla yeni hücre yapımına başlarken hasarlı organ ve dokuların rejenerasyonu gerçekleşir. Hormon ve merkezi sinir sistemi, aldığı uyarılarla metabolizmayı hızlandırır. Hücre elemanlarını ve enzim sistemlerini uyararak vücudun kendi antioksidan korumasını hızlandırır. Antioksidan enzimlerin kanda süratle artması vücudun kendisine zararlı olan gelişmeleri önler. Bu sayede çeşitli yollarla insan bedenine girmiş veya metabolizma sonucu üretilmiş olan ama insan sağlığına zarar verebilecek kimyasallar bertaraf edilir.

Hızla büyüyen kanser hücrelerinin çoğalmasını ve yayılmasını engeller.

Detoks edici özelliği ile vücudumuzdaki kimyasal maddelerin temizlenmesine yardımcı olur.(Kurşun, Civa gibi ağır metal zehirlenmeleri, böcek öldürücüler, ilaç atıkları, asidik maddeler, tarım ilaç kalıntılarının atılmasını hızlandırır.)

Vücudumuzdaki doğal ağrı kesicilerin açığa çıkmasını sağlayarak ağrı kesici özellik gösterir. Kanın kıvamını azaltır, akışkanlığını sağlar, böylelikle damar duvarındaki plakların yumuşamasını ve küçük kan damarlarındaki tıkaçların çözülmesini sağlayarak dolaşımı düzenler.

Ozonterapi 5 temel alanda kullanılmaktadır:
1.Dolaşım bozukluklarının tedavisi
2.Virüslerin sebep olduğu hastalıkların tedavisinde; örneğin karaciğer hastalıklarından hepatitler, uçuklar.
3.Zor iyileşen enfekte yaralarda ve enflamatuar hastalıklarda örneğin; Bacaklardaki açık yaralar, Enflamatuar bağırsak hastalıkları, yanıklar, haşlanma ve enfekte yaralar, mantar enfeksiyonları.
4.Kanser tedavisinde ilave ya da tamamlayıcı, bağışıklık sistemini güçlendirici olarak
5.Lipoliz etkisi ve oksijenasyon etkisinden dolayı bölgesel zayıflama ve genel zayıflama (ozon sauna) tedavilerinde de kullanılır.

OZON TEDAVİSİ İLE VÜCUTTA OLUŞAN DEĞİŞİKLER

• Deri kan dolaşımı artar. Böylece cilt yenilenir, sıkı ve pürüzsüz görünüm oluşur.
• Derinin toksinleri atması kolaylaşır.
• Hücre ve dokulara giden kan dolaşımı düzelir.
• Kanın oksijen taşıma kapasitesi artar.
• Bağışıklık sistemi güçlenir. Enfeksiyon hastalıklarına direnç artar..
• Tansiyon düzenlenir.
• Kan ve lenf sistemi temizlenir.
• Kaslarda biriken toksinler giderilerek kaslar gevşe ve yumuşar, esnekliği artar.
• Eklem ağrıları ve kas rahatsızlıkları iyileşir.
• Hormon ve enzim üretimi normale döner.
• Beyin fonksiyonları ve hafıza güçlenir.
• Depresyon ve sıkıntıyı ferahlatıcı etki görülür. .
• Metabolizma düzenlenir, homeostasis denilen vücudun iç dengesini sağlanır.
• Hücreler yenilenir ve antioksidan etkiler görülür.
• Vücut toksinlerden arınır.

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

Dolaşım bozuklukları
Arteryel dolaşım bozukluklarında diğer semptomların yanı sıra bacaklarda hissedilen soğukluk, kısa yürüyüşler sonrasında ayaklarda hissedilen ağrı alarm veren semptomlardır. Klasik tedaviye ek olarak veya tamamlayıcı olarak kombine kullanılabilmektedir.

İyileşmeyen Yaralar

Şeker hastalığına bağlı yaralar, diyabetik ayak, enfekte olmuş ve iyileşmeyen yaralar, yatakta uzun süre yatmaya bağlı dekubitüs ülserleri, ameliyat sonrası zor iyileşen yaralar, dolaşım bozukluğuna bağlı kol ve bacaklarda çıkan ciddi yaraların tedavisi, ozon tedavisinin temel uygulama alanlarından biridir.

Yanıklar

Kan dolaşımını düzelttiği için yanıklarda da çok faydalıdır.

Kanserin Tedavisi ve Önlenmesi
Kanserin temel nedeni oksijensiz yaşamdır. Normal hücreler oksijene gereksinim duyarken, kanser hücreleri oksijensiz yaşayabilir. Onkogenler stres, kirlilik, radyasyon yanında oksijen eksikliği gibi faktörlerle uyarılabilir.

Bilim adamı Dr. Otto Warburg, Nobel ödülü kazandığı çalışmasında; kanserin temel nedeni olarak oksijensiz yaşamı göstermiştir. Oksijen eksikliği, kanserin yayılmasını da kolaylaştırır. Kanser hücreleri oksijen açısından zengin bir ortamda varlıklarını sürdüremediğinden, yeterli oksijen sağlanırsa, tümör dokusunun beslenmesi bozulur.
Ayrıca bağışıklık sistemini güçlendirici, kemoterapi ve radyoterapinin yan etkilerini engelleyici etkisi de vardır. Lenfositler, yardımcı ve baskılayıcı hücreler ve doğal katil hücreler ozonun başlattığı biyolojik reaksiyonlar yoluyla aktif hale getirilir ve sitokin denilen interferonu da içeren haberci proteinleri üretirler. Yani ozon, vücudun kendi interferon ve interlökinlerini artan miktarlarda üretmesini sağlar. Ozonlanmış kanın hastaya verilmesiyle, pozitif olarak artan bir immün reaksiyonu başlatılır.
Kemoterapi – radyoterapinin tümör üzerindeki öldürücü etkilerini arttırarak tamamlayıcı tedavi olarak oldukça başarılı bir şekilde kullanılmaktadır.

Romatizmal hastalıklar
Romatoid artrit gibi hastalıklarda bağışıklık sistemini düzenlediğinden, diğer medikal tedavilerle kombine edildiğinde dramatik iyileşmeler gözlenir. Ankilozan spondilitde yüksek dozda kullanılır.

Fibromiyalji
Ayrıca çok yaygın bir hastalık olan ve yoğun adale ağrıları, yorgunluk, uyku bozuklukları ile seyreden fibromiyaljide de fayda sağlar.

Kas Eklem Hastalıkları
Kemik deformasyonu gelişmemiş dizde oluşan gonartrozlarda eklem içine yapılan ozon enjeksiyonları, eklem içinde hava yastığı oluşturarak ağrıyı azaltır. Ayrıca kıkırdak dokunun tamir edilmesini sağlar.

Felç sonrası durumlar
Kan dolaşımını düzelttiği için tromboza bağlı felçlerden sonra çok fayda sağlar.

Kemik erimesi (osteoporoz)
Gerek kan dolaşımı üzerine olan etkisi, gerek antioksidan etkisi nedeniyle çok fayda sağlar.

Virüslerden Kaynaklanan Hastalıklar
AIDS, zona, uçuk gibi viral hastalıklarda hem virüsün ölmesini ve vücuttan atılmasını sağlayarak, hem de bağışıklık sistemini güçlendirerek etkili olur.

Karaciğer inflamasyonu
Karaciğerin Hepatit A, B ve C ile inflamasyonu klasik tedaviler arasında sayılır. Hepatit A diğerlerine göre problemsiz ve tamamen iyileşebilirken, hepatit B sıklıkla kronik bir şekilde seyreder. Burada klasik tıbbi tedavi yöntemlerine ilave olarak, ozonlu kan transfüzyonu ya da rektal yolla ozon gazının kontrollü bir şekilde verilmesi ile başarılı sonuçlar alınmıştır. Aynı yöntemler kuluçka süresi yıllar süren ve kronikleşene kadar bir karaciğer hastalığı olarak teşhis edilemeyen hepatit C hastalığına da uygulanır.

Böbrek Fonksiyonlarının Düzenlenmesi
Ozon sauna yöntemi ile terleme artırılır. Böylece lenfatik sistemde birikmiş toksinlerin, ağır metallerin ve kimyasal maddelerin atılmasını hızlandırarak böbreğe yardımcı olur. Ağır metallerin atılım işi saunada terleme yolu ile 15 dakikada gerçekleştirilir

Deri Hastalıkları
Kan, lenf ve deri hücrelerine nüfus eden ozon sayesinde dokuların iyileşmesi ve kendini yenilemesi sağlanır. Daha temiz, daha yumuşak, yenilenmiş bir cilt sağlar. Ayrıca virüs, bakteri ve mantarları öldürdüğünden bunların sebep olduğu deri enfeksiyonlarını da tedavi eder. Ter kokularını önler. Sedef hastalığı, vitiligo, egzama, liken planus, skleroderma, mantar hastalıkları ve akne tedavisinde kullanılır.

Göz Hastalıkları
Yaşa bağlı dolaşım bozuklukları atrofik ve dejeneratif değişikliklerle gözü de etkilemektedir. Gözün retina tabakasında ve optik sinirdeki harabiyetler çeşitli derecelerde görme bozukluğu oluşturmaktadır. 6-8- ay içerisinde görmede iyileşmeler kaydedilmiştir. Tedavinin devam ettirilmesi halinde görme performansında artış gözlenmiş veya daha kötüye gidişin durdurulması sağlanmıştır.

Bağırsak Hastalıkları
İltihaplı bağırsak hastalıklarında özellikle erken dönemde rektal ozon gazı püskürtmesi şeklinde yapılan bölgesel uygulamaların çok yararlı olduğu kanıtlanmıştır. Ülseratif Kolit, Crohn Hastalığı tedavisinde kullanılır.

Diş Hekimliği
Diş çürüklerini önlemede ve yeni başlamış çürüklerde tedavi amaçlı kullanılmaktadır.

Cinsel Fonksiyonların Düzenlenmesi
Kan dolaşımını düzenlediği ve oksijenli bir ortam sağladığı için cinsel fonksiyonlarda artış gözlenir.

Kadın Hastalıkları
Genital akıntılarda etkilidir. Tedaviye dirençli alt genital enfeksiyonlarda bakteri, mantar, virüs öldürücü etkisi ve hormonal durumu düzenleyici rolü ile etkili olur.

Nörolojik Hastalıklar
Multiple sikleroz (MS), Alzheimer, Parkinson gibi dejeneratif sinir sistemi hastalıkları ile myotomi, muskuler distrofi veya spastik çocuklardaki kas – sinir hastalıklarında başarılı sonuçlar alınabilmektedir.

Migren ve baş ağrıları
Dolaşım sistemini düzenlediği ve oksijeni artırdığı için fayda sağlar.

Yaşlılık (AntiAging)
Anti-aging, sağlıklı yaşlanma ve genç kalma amacıyla uygulanan önemli bir alandır. İş hayatındaki stres, yoğun çalışma temposu, zihinsel ve bedensel yorgunluk ozon (O3) tedavisine çok iyi yanıt verir. Ozonun kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin metabolizma aktivasyonu ve genel iyilik hali ile kişiler kendilerini yenilenmiş hissetmektedirler. Profesyonel sporcular ve kadınlar bu tedaviden oldukça faydalanmaktadırlar. Fiziksel dayanıklılığı da arttırmaktadır. Bağışıklık sistemi harekete geçirilir.

Selülit
Farklı mekanizmalarla etkili olur. Ciltte biriken yağ asitleri ile etkileşir. Ayrıca alyuvarların oksijen taşıma kapasitesini artırarak kılcal damarlardan kan akımının düzelmesi ile yağ dokusu hücrelerinin metabolizmaları normal hale döner.

Stresle Mücadele
Günlük yaşam mücadelesi, iş yoğunluğu, mesleki sıkıntılar, endüstriyel olarak hazırlanan gıda ürünleri, çevre kirliliği, nikotin, alkol, kahve, manyetik kirlenmeler, yanlış yaşam biçimi ve hatalı beslenme, hareketsizlik, hastalık ve enfeksiyonlar stres nedenidir. Ozon tedavi; hastalıkların ve enfeksiyonların tedavisinde etkili olurken toksinlerin de atılmasını sağlar.

Detoks (Toksinlerden Arınma)
Solunan hava, yenilen ve içilen toksinler ve kirletici maddeler vücuda girerler ve cilt tarafından emilirler. Yiyeceklerimizde 3000’den fazla kimyasal madde bulunmaktadır. Yetişkinler tükettikleri gıdalarla birlikte yılda 1.8 kg zirai ilaç artıkları almaktadırlar. Yağ dokularında depolanan toksinler ve tarım ilacı atıkları, ağır metaller, ilaç artıkları, suni kimyasallar ve gıda koruyucuları gibi kimyasallar, sağlıklı doku ve hücreleri yavaş yavaş yok ederler. Bu durum hem birçok hastalığın hem de yaşlanmanın sebebidir. Ozon sauna ile bu birikmiş toksin ve kimyasal maddeler deri yoluyla atılır. Aynı zamanda dokuların oksijenlenmesi sağlanmış olur. Ozon sauna derinin üçüncü bir böbrek ve ikinci bir akciğer sistemi gibi çalışmasını sağlar.

Zeka sorunları
Sınava hazırlanan öğrencilerde hafızayı artırmak için ozon kullanılmaktadır. Birçok sebeple akciğerlerden kana geçen oksijen azalabilir veya beyine giden kan akımı yetersiz olabilir. Serbest radikallerin beyin işlevlerini yavaşlatıcı etkisi en iyi ozon tedavisi ile giderilebilir. Kanın direkt oksijenlenmesini artıran ozon tedavisi en ideal ve doğal yoldur.

Baş dönmesi ve kulak çınlaması
Dolaşım sisteminde olumlu etkileri ve antioksidan kapasitedeki artış nedeniyle faydalıdır.

Hipertansiyon ve kalp hastalıkları
Tansiyon yükselten mekanizmaları tersine çevirdiği için önerilir. Başlangıçta kan dolaşımı düzeldiği için tansiyon yükselmeye meyleder gibi bir görüntü vermesine rağmen, dolaşımın stresten kurtulması ve oksijenli ortam tedavide olumlu etkiler sağlar.

Tip 2 diyabet
Dolaşımı düzenleyici, antioksidan etkisi, oksijenli ortam sağlaması, virüs ve bakterilere karşı bağışıklık sistemini kuvvetlendirmesi ve toksinlerin uzaklaştırılmasındaki etkileri nedeniyle tercih edilir. Sadece kan şekerini düşürmek için değil, hastalığın ortaya çıkmasını sağlayan mekanizmaları düzenleyerek etkisini gösterir. Ayrıca diabetik ayak gibi bacağın kesilmesine yol açan durumlarda da çok etkin bir şekilde kullanılır. Physiotron ile beraber kullanıldığında etkisi kat kat artar.

Gastrit ve mide ülseri
Bozulmuş kan dolaşımı düzenlendiği için çok faydalıdır. Günümüzde reflü ve ülserde asit azaltıcı tedavi uygulanmaktadır. Oysa bu normal mekanizmayı bozmaktan ileri gitmez. Asit gerekli olmasaydı zaten yaratılmazdı. Asit sindirim için çok gereklidir. Asit azalınca sindirim problemleri de başlar. Ayrıca gıdalar ile giren mikroplar asit ile karşılaştıklarında yok olurlar. Asit azaldığı zaman ise mikroplar bağırsağa geçerek, kan dolaşımına girme olanağını elde ederler. Bir çok hastalığın başlangıç yeri bağırsaklardır. Kanser ve şeker hastalığına varıncaya kadar bir çok hastalık için başlangıç mekanizma budur.

Burger hastalığı
Oksijenizasyonu artırması ve dolaşımı düzenlemesi nedeniyle tedavide fayda sağlar.

Akut ve kronik enfeksiyon hastalıkları
Bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği için kullanılır.

Alerjik astım, alerjik rinit gibi alerjik kökenli hastalıklar
Toksinleri uzaklaştırdığı, kan dolaşımını ve bağışıklık sistemini düzenlediği için tedavide faydalıdır. Physiotron ile birlikte kullanıldığında çok etkindir.

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

Ozonun uygulanmasının yasak olduğu durumlar son derece sınırlıdır.
1. Favizm;( alyuvarlarda Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz enzim eksikliği)
2. Aşırı alkol kullanmak
3. Hipertroidi; tiroid bezi aşırı çalışması
4. İleri derecede kansızlık ve kanla ilgili rahatsızlıklar (hemofili, kanama pıhtılaşma hastalıkları vb.)
5. Kronik ve tekrarlayıcı pankreas bezi iltihapları
6. Yeni olan kalp enfarktüsü
7. Kanamanın aktif olarak devam ettiği beyin felci gibi bazı hastalıklar
8. Ozona karşı alerji veya intolerans olması

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

• Günlük zindelik,

• Cinsel fonksiyonlarda performans artışı,

• Bedensel faaliyetlerde aktivite artışı,

• Entelektüel kapasitede artış,

• Unutkanlığın giderilmesi,

• Uyku düzeninin sağlanması

• Vücudun üst düzey bir biyoritme ulaşması

• Sporcu performansının artışı,

• Dinlenmenin optimum şekilde sağlanması,

• İş yerlerinde verim artışı,

• Eğitimde öğrencilerin öğrenme kapasitelerinin arttırılması,

• Yoğun iş temposunun gerektirdiği enerji ihtiyacının sağlanması,

• Depresyon ve stresin olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması

• Geniş yelpazede birçok hastalığı aynı anda tedavi edebilmesi

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

– Vejetatif sinir sisteminde düzenlenme

– Kemik, kıkırdak, kas ve kan hücrelerinin uyarılması,

– Sinirlerde onarım,

– Yaraların iyileşmesi,

– Ağrıların hafifletilmesi,

– Metabolizma durumunun iyileştirilmesi,

– Daha iyi dolaşım ve madde alışverişi yoluyla daha iyi boşaltım,

– Makrofajların (Bağışıklık sistemi fagosit hücreleri) aktifleştirilmesi

– Adrenalin, noradrenalin ,serotonin reseptörlerinin hassasiyetinin azaltılması

– Stres, depresyon ve anksiyetenin azaltılması,

– Bağırsakta plexus myentericusun düzenlenmesi ve böylece sindirim işlevinin düzenlenmesi,

– Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi,

– Solunum kaslarının daha iyi çalışması sayesinde solunum hacminin arttırılması

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

Deneyler, PHYSİOTRON Elektro Manyetik Alan uygulamasının şu etkilere neden olduğunu göstermiştir.

• Damarları genişleterek kan akışkanlığının düzenlenmesi,

• Ağrı kesici aktivite,

• Anti inflamatuar aktivite,

• Spazm çözücü etki

• İyileşme hızlandırıcı etki

• Ödem çözücü etki

• Hormonal ve enzimatik süreçleri düzenleyici etki

• Hücre zarlarında metabolik transferler

• Hücre zarının fonksiyonlarının aktivasyonu,

• Hücrelerin solunumlarının aktivasyonu (oksijen girişi, karbondioksit çıkışı)

Herhangi bir hastalık, nitelik ve lokalizasyonu ne olursa olsun bölgesel veya genel olarak enerji eksikliğinden sonra meydana gelmektedir. Mevcut hastalık, enerji durumunun iyileştirilmesi veya normal düzeye getirilmesi halinde ortadan kalkmaktadır. Böylece vücudun kendisine ait iyileştirme gücüne bütünüyle yeniden etkinleşme olanağı verilmektedir.

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

Modern tıbbın gelişmesi ile insanların ortalama ömrü geçtiğimiz yüzyılda 40 -50 yıldan 70 – 80 yıla yükselmiştir. Yaşam süremiz uzamasına rağmen bedeli ağır olmuş ve yaşam kalitemiz azalmıştır. Kronik dejeneratif hastalıkların sayısı, özellikle tıbbi açıdan gelişmiş endüstri ülkelerinde giderek artmaktadır. Gelişmiş toplumlarda insanların % 83’ü omurga ağrılarından, eklem hastalıklarından, depresyondan, alerjiden, uyku bozukluklarından, kronik enfeksiyonlardan, bağışıklık sistemi güçsüzlüğünden, kalp-damar hastalıklarından vs. ızdırap çekmektedirler.

Sağlığı ve genel durumu etkileyen gittikçe artan çevre kirliliği, yanlış beslenme, negatif düşünceler, hayat için gerekli vital madde eksikliği, hareket yetersizliği, stres ve uygunsuz hayat şartları vb. birçok ana sebep vardır.

Bu zararlı faktörlerin toplamı, özellikle uzun süreli maruz kalmalarda, sadece vücut ve organ fonksiyonlarını değil, vücudun en küçük fonksiyonel birimi olan hücreyi dahi negatif etkilemektedir. Bunlara sürekli maruz kalmaya bağlı olarak dengeleme ve düzenleme olanakları aşılmış olduğunda, önce hafif rahatsızlıklar, sonra yakınmalar ve hastalık belirtileri ortaya çıkacaktır. Akut yakınmalardan (Örneğin, Adale gerginliği, iltihaplar ve diğer bedensel veya psikovejetatif rahatsızlıklar), maruz kalma baskısı devam ettikçe kronik hastalıklar gelişir. Bu nedenle iyileşmeye giden ilk adım, hücrelerin ve tüm organizmanın bu baskıdan kurtarılıp metabolizma fonksiyonlarının tekrar olabilecek en iyi düzeye getirilmesidir. Böylece vücudun kendini iyileştirme güçleri de tekrar aktif hale gelecektir.

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

Vücudumuzda 70–100 katrilyon hücre vardır ve bunların büyük ölçüde farklılaşmış metabolizmaları mevcuttur. Hücre zarı sayesinde gerekli besin maddeleri, su ve oksijen hücre içine ulaşır ve metabolizma atıkları hücre dışına atılır. Bu yüzden, hücre zarının fonksiyonel bütünlüğü hücre için hayati önem taşır.

Hücrenin bu olayların düzenlenmesi ve koordinasyonu için membran potansiyeli olarak tanımlanan bir biyoelektrik çalışma potansiyeline ihtiyacı vardır. Bu membran potansiyeli, iyon olarak adlandırılan küçük elektriksel yüklü parçacıkların hücre zarının iç ve dış tarafında dinamik bir akım dengesi içinde dağılması ile oluşturulur. Bu iyonların optimal dağılımı ve aktivite oranları hücre içindeki tüm metabolizma fonksiyonlarının ve biyoenerjik olayların temel unsurudur.

İlerleyen yaş ve hücre hasarları ile membran potansiyeli düşer ve bunun sonucunda sağlık problemleri gittikçe artar.

Bütün hastalıklarda mikro dolaşımda, oksijenlenmede ve metabolizmada bozukluklar oluşur. Enerji tedavisi neredeyse tüm hastalıklarda temel veya destekleyici tedavi yöntemi olarak uygulanabilir. Klasik tıp veya doğal iyileştirme yöntemleri ile de kombine kullanımı mümkündür.

Posted in Bilgi Bankası