Notice: Trying to get property 'term_id' of non-object in /home2/haksever/domains/nurihaksever.com/public_html/wp-content/themes/clinico/blog.php on line 44
Double Sidebars – Sayfa 7 – Doç. Dr. Nuri Haksever
Aramak istediğiniz kelimeyi yazınız..
Ara ..

Double Sidebars

3 Kasım 2016

Dolaşım bozuklukları
Arteryel dolaşım bozukluklarında diğer semptomların yanı sıra bacaklarda hissedilen soğukluk, kısa yürüyüşler sonrasında ayaklarda hissedilen ağrı alarm veren semptomlardır. Klasik tedaviye ek olarak veya tamamlayıcı olarak kombine kullanılabilmektedir.

İyileşmeyen Yaralar

Şeker hastalığına bağlı yaralar, diyabetik ayak, enfekte olmuş ve iyileşmeyen yaralar, yatakta uzun süre yatmaya bağlı dekubitüs ülserleri, ameliyat sonrası zor iyileşen yaralar, dolaşım bozukluğuna bağlı kol ve bacaklarda çıkan ciddi yaraların tedavisi, ozon tedavisinin temel uygulama alanlarından biridir.

Yanıklar

Kan dolaşımını düzelttiği için yanıklarda da çok faydalıdır.

Kanserin Tedavisi ve Önlenmesi
Kanserin temel nedeni oksijensiz yaşamdır. Normal hücreler oksijene gereksinim duyarken, kanser hücreleri oksijensiz yaşayabilir. Onkogenler stres, kirlilik, radyasyon yanında oksijen eksikliği gibi faktörlerle uyarılabilir.

Bilim adamı Dr. Otto Warburg, Nobel ödülü kazandığı çalışmasında; kanserin temel nedeni olarak oksijensiz yaşamı göstermiştir. Oksijen eksikliği, kanserin yayılmasını da kolaylaştırır. Kanser hücreleri oksijen açısından zengin bir ortamda varlıklarını sürdüremediğinden, yeterli oksijen sağlanırsa, tümör dokusunun beslenmesi bozulur.
Ayrıca bağışıklık sistemini güçlendirici, kemoterapi ve radyoterapinin yan etkilerini engelleyici etkisi de vardır. Lenfositler, yardımcı ve baskılayıcı hücreler ve doğal katil hücreler ozonun başlattığı biyolojik reaksiyonlar yoluyla aktif hale getirilir ve sitokin denilen interferonu da içeren haberci proteinleri üretirler. Yani ozon, vücudun kendi interferon ve interlökinlerini artan miktarlarda üretmesini sağlar. Ozonlanmış kanın hastaya verilmesiyle, pozitif olarak artan bir immün reaksiyonu başlatılır.
Kemoterapi – radyoterapinin tümör üzerindeki öldürücü etkilerini arttırarak tamamlayıcı tedavi olarak oldukça başarılı bir şekilde kullanılmaktadır.

Romatizmal hastalıklar
Romatoid artrit gibi hastalıklarda bağışıklık sistemini düzenlediğinden, diğer medikal tedavilerle kombine edildiğinde dramatik iyileşmeler gözlenir. Ankilozan spondilitde yüksek dozda kullanılır.

Fibromiyalji
Ayrıca çok yaygın bir hastalık olan ve yoğun adale ağrıları, yorgunluk, uyku bozuklukları ile seyreden fibromiyaljide de fayda sağlar.

Kas Eklem Hastalıkları
Kemik deformasyonu gelişmemiş dizde oluşan gonartrozlarda eklem içine yapılan ozon enjeksiyonları, eklem içinde hava yastığı oluşturarak ağrıyı azaltır. Ayrıca kıkırdak dokunun tamir edilmesini sağlar.

Felç sonrası durumlar
Kan dolaşımını düzelttiği için tromboza bağlı felçlerden sonra çok fayda sağlar.

Kemik erimesi (osteoporoz)
Gerek kan dolaşımı üzerine olan etkisi, gerek antioksidan etkisi nedeniyle çok fayda sağlar.

Virüslerden Kaynaklanan Hastalıklar
AIDS, zona, uçuk gibi viral hastalıklarda hem virüsün ölmesini ve vücuttan atılmasını sağlayarak, hem de bağışıklık sistemini güçlendirerek etkili olur.

Karaciğer inflamasyonu
Karaciğerin Hepatit A, B ve C ile inflamasyonu klasik tedaviler arasında sayılır. Hepatit A diğerlerine göre problemsiz ve tamamen iyileşebilirken, hepatit B sıklıkla kronik bir şekilde seyreder. Burada klasik tıbbi tedavi yöntemlerine ilave olarak, ozonlu kan transfüzyonu ya da rektal yolla ozon gazının kontrollü bir şekilde verilmesi ile başarılı sonuçlar alınmıştır. Aynı yöntemler kuluçka süresi yıllar süren ve kronikleşene kadar bir karaciğer hastalığı olarak teşhis edilemeyen hepatit C hastalığına da uygulanır.

Böbrek Fonksiyonlarının Düzenlenmesi
Ozon sauna yöntemi ile terleme artırılır. Böylece lenfatik sistemde birikmiş toksinlerin, ağır metallerin ve kimyasal maddelerin atılmasını hızlandırarak böbreğe yardımcı olur. Ağır metallerin atılım işi saunada terleme yolu ile 15 dakikada gerçekleştirilir

Deri Hastalıkları
Kan, lenf ve deri hücrelerine nüfus eden ozon sayesinde dokuların iyileşmesi ve kendini yenilemesi sağlanır. Daha temiz, daha yumuşak, yenilenmiş bir cilt sağlar. Ayrıca virüs, bakteri ve mantarları öldürdüğünden bunların sebep olduğu deri enfeksiyonlarını da tedavi eder. Ter kokularını önler. Sedef hastalığı, vitiligo, egzama, liken planus, skleroderma, mantar hastalıkları ve akne tedavisinde kullanılır.

Göz Hastalıkları
Yaşa bağlı dolaşım bozuklukları atrofik ve dejeneratif değişikliklerle gözü de etkilemektedir. Gözün retina tabakasında ve optik sinirdeki harabiyetler çeşitli derecelerde görme bozukluğu oluşturmaktadır. 6-8- ay içerisinde görmede iyileşmeler kaydedilmiştir. Tedavinin devam ettirilmesi halinde görme performansında artış gözlenmiş veya daha kötüye gidişin durdurulması sağlanmıştır.

Bağırsak Hastalıkları
İltihaplı bağırsak hastalıklarında özellikle erken dönemde rektal ozon gazı püskürtmesi şeklinde yapılan bölgesel uygulamaların çok yararlı olduğu kanıtlanmıştır. Ülseratif Kolit, Crohn Hastalığı tedavisinde kullanılır.

Diş Hekimliği
Diş çürüklerini önlemede ve yeni başlamış çürüklerde tedavi amaçlı kullanılmaktadır.

Cinsel Fonksiyonların Düzenlenmesi
Kan dolaşımını düzenlediği ve oksijenli bir ortam sağladığı için cinsel fonksiyonlarda artış gözlenir.

Kadın Hastalıkları
Genital akıntılarda etkilidir. Tedaviye dirençli alt genital enfeksiyonlarda bakteri, mantar, virüs öldürücü etkisi ve hormonal durumu düzenleyici rolü ile etkili olur.

Nörolojik Hastalıklar
Multiple sikleroz (MS), Alzheimer, Parkinson gibi dejeneratif sinir sistemi hastalıkları ile myotomi, muskuler distrofi veya spastik çocuklardaki kas – sinir hastalıklarında başarılı sonuçlar alınabilmektedir.

Migren ve baş ağrıları
Dolaşım sistemini düzenlediği ve oksijeni artırdığı için fayda sağlar.

Yaşlılık (AntiAging)
Anti-aging, sağlıklı yaşlanma ve genç kalma amacıyla uygulanan önemli bir alandır. İş hayatındaki stres, yoğun çalışma temposu, zihinsel ve bedensel yorgunluk ozon (O3) tedavisine çok iyi yanıt verir. Ozonun kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin metabolizma aktivasyonu ve genel iyilik hali ile kişiler kendilerini yenilenmiş hissetmektedirler. Profesyonel sporcular ve kadınlar bu tedaviden oldukça faydalanmaktadırlar. Fiziksel dayanıklılığı da arttırmaktadır. Bağışıklık sistemi harekete geçirilir.

Selülit
Farklı mekanizmalarla etkili olur. Ciltte biriken yağ asitleri ile etkileşir. Ayrıca alyuvarların oksijen taşıma kapasitesini artırarak kılcal damarlardan kan akımının düzelmesi ile yağ dokusu hücrelerinin metabolizmaları normal hale döner.

Stresle Mücadele
Günlük yaşam mücadelesi, iş yoğunluğu, mesleki sıkıntılar, endüstriyel olarak hazırlanan gıda ürünleri, çevre kirliliği, nikotin, alkol, kahve, manyetik kirlenmeler, yanlış yaşam biçimi ve hatalı beslenme, hareketsizlik, hastalık ve enfeksiyonlar stres nedenidir. Ozon tedavi; hastalıkların ve enfeksiyonların tedavisinde etkili olurken toksinlerin de atılmasını sağlar.

Detoks (Toksinlerden Arınma)
Solunan hava, yenilen ve içilen toksinler ve kirletici maddeler vücuda girerler ve cilt tarafından emilirler. Yiyeceklerimizde 3000’den fazla kimyasal madde bulunmaktadır. Yetişkinler tükettikleri gıdalarla birlikte yılda 1.8 kg zirai ilaç artıkları almaktadırlar. Yağ dokularında depolanan toksinler ve tarım ilacı atıkları, ağır metaller, ilaç artıkları, suni kimyasallar ve gıda koruyucuları gibi kimyasallar, sağlıklı doku ve hücreleri yavaş yavaş yok ederler. Bu durum hem birçok hastalığın hem de yaşlanmanın sebebidir. Ozon sauna ile bu birikmiş toksin ve kimyasal maddeler deri yoluyla atılır. Aynı zamanda dokuların oksijenlenmesi sağlanmış olur. Ozon sauna derinin üçüncü bir böbrek ve ikinci bir akciğer sistemi gibi çalışmasını sağlar.

Zeka sorunları
Sınava hazırlanan öğrencilerde hafızayı artırmak için ozon kullanılmaktadır. Birçok sebeple akciğerlerden kana geçen oksijen azalabilir veya beyine giden kan akımı yetersiz olabilir. Serbest radikallerin beyin işlevlerini yavaşlatıcı etkisi en iyi ozon tedavisi ile giderilebilir. Kanın direkt oksijenlenmesini artıran ozon tedavisi en ideal ve doğal yoldur.

Baş dönmesi ve kulak çınlaması
Dolaşım sisteminde olumlu etkileri ve antioksidan kapasitedeki artış nedeniyle faydalıdır.

Hipertansiyon ve kalp hastalıkları
Tansiyon yükselten mekanizmaları tersine çevirdiği için önerilir. Başlangıçta kan dolaşımı düzeldiği için tansiyon yükselmeye meyleder gibi bir görüntü vermesine rağmen, dolaşımın stresten kurtulması ve oksijenli ortam tedavide olumlu etkiler sağlar.

Tip 2 diyabet
Dolaşımı düzenleyici, antioksidan etkisi, oksijenli ortam sağlaması, virüs ve bakterilere karşı bağışıklık sistemini kuvvetlendirmesi ve toksinlerin uzaklaştırılmasındaki etkileri nedeniyle tercih edilir. Sadece kan şekerini düşürmek için değil, hastalığın ortaya çıkmasını sağlayan mekanizmaları düzenleyerek etkisini gösterir. Ayrıca diabetik ayak gibi bacağın kesilmesine yol açan durumlarda da çok etkin bir şekilde kullanılır. Physiotron ile beraber kullanıldığında etkisi kat kat artar.

Gastrit ve mide ülseri
Bozulmuş kan dolaşımı düzenlendiği için çok faydalıdır. Günümüzde reflü ve ülserde asit azaltıcı tedavi uygulanmaktadır. Oysa bu normal mekanizmayı bozmaktan ileri gitmez. Asit gerekli olmasaydı zaten yaratılmazdı. Asit sindirim için çok gereklidir. Asit azalınca sindirim problemleri de başlar. Ayrıca gıdalar ile giren mikroplar asit ile karşılaştıklarında yok olurlar. Asit azaldığı zaman ise mikroplar bağırsağa geçerek, kan dolaşımına girme olanağını elde ederler. Bir çok hastalığın başlangıç yeri bağırsaklardır. Kanser ve şeker hastalığına varıncaya kadar bir çok hastalık için başlangıç mekanizma budur.

Burger hastalığı
Oksijenizasyonu artırması ve dolaşımı düzenlemesi nedeniyle tedavide fayda sağlar.

Akut ve kronik enfeksiyon hastalıkları
Bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği için kullanılır.

Alerjik astım, alerjik rinit gibi alerjik kökenli hastalıklar
Toksinleri uzaklaştırdığı, kan dolaşımını ve bağışıklık sistemini düzenlediği için tedavide faydalıdır. Physiotron ile birlikte kullanıldığında çok etkindir.

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

Ozonun uygulanmasının yasak olduğu durumlar son derece sınırlıdır.
1. Favizm;( alyuvarlarda Glukoz 6 fosfat dehidrogenaz enzim eksikliği)
2. Aşırı alkol kullanmak
3. Hipertroidi; tiroid bezi aşırı çalışması
4. İleri derecede kansızlık ve kanla ilgili rahatsızlıklar (hemofili, kanama pıhtılaşma hastalıkları vb.)
5. Kronik ve tekrarlayıcı pankreas bezi iltihapları
6. Yeni olan kalp enfarktüsü
7. Kanamanın aktif olarak devam ettiği beyin felci gibi bazı hastalıklar
8. Ozona karşı alerji veya intolerans olması

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

• Günlük zindelik,

• Cinsel fonksiyonlarda performans artışı,

• Bedensel faaliyetlerde aktivite artışı,

• Entelektüel kapasitede artış,

• Unutkanlığın giderilmesi,

• Uyku düzeninin sağlanması

• Vücudun üst düzey bir biyoritme ulaşması

• Sporcu performansının artışı,

• Dinlenmenin optimum şekilde sağlanması,

• İş yerlerinde verim artışı,

• Eğitimde öğrencilerin öğrenme kapasitelerinin arttırılması,

• Yoğun iş temposunun gerektirdiği enerji ihtiyacının sağlanması,

• Depresyon ve stresin olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması

• Geniş yelpazede birçok hastalığı aynı anda tedavi edebilmesi

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

– Vejetatif sinir sisteminde düzenlenme

– Kemik, kıkırdak, kas ve kan hücrelerinin uyarılması,

– Sinirlerde onarım,

– Yaraların iyileşmesi,

– Ağrıların hafifletilmesi,

– Metabolizma durumunun iyileştirilmesi,

– Daha iyi dolaşım ve madde alışverişi yoluyla daha iyi boşaltım,

– Makrofajların (Bağışıklık sistemi fagosit hücreleri) aktifleştirilmesi

– Adrenalin, noradrenalin ,serotonin reseptörlerinin hassasiyetinin azaltılması

– Stres, depresyon ve anksiyetenin azaltılması,

– Bağırsakta plexus myentericusun düzenlenmesi ve böylece sindirim işlevinin düzenlenmesi,

– Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi,

– Solunum kaslarının daha iyi çalışması sayesinde solunum hacminin arttırılması

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

Deneyler, PHYSİOTRON Elektro Manyetik Alan uygulamasının şu etkilere neden olduğunu göstermiştir.

• Damarları genişleterek kan akışkanlığının düzenlenmesi,

• Ağrı kesici aktivite,

• Anti inflamatuar aktivite,

• Spazm çözücü etki

• İyileşme hızlandırıcı etki

• Ödem çözücü etki

• Hormonal ve enzimatik süreçleri düzenleyici etki

• Hücre zarlarında metabolik transferler

• Hücre zarının fonksiyonlarının aktivasyonu,

• Hücrelerin solunumlarının aktivasyonu (oksijen girişi, karbondioksit çıkışı)

Herhangi bir hastalık, nitelik ve lokalizasyonu ne olursa olsun bölgesel veya genel olarak enerji eksikliğinden sonra meydana gelmektedir. Mevcut hastalık, enerji durumunun iyileştirilmesi veya normal düzeye getirilmesi halinde ortadan kalkmaktadır. Böylece vücudun kendisine ait iyileştirme gücüne bütünüyle yeniden etkinleşme olanağı verilmektedir.

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

Modern tıbbın gelişmesi ile insanların ortalama ömrü geçtiğimiz yüzyılda 40 -50 yıldan 70 – 80 yıla yükselmiştir. Yaşam süremiz uzamasına rağmen bedeli ağır olmuş ve yaşam kalitemiz azalmıştır. Kronik dejeneratif hastalıkların sayısı, özellikle tıbbi açıdan gelişmiş endüstri ülkelerinde giderek artmaktadır. Gelişmiş toplumlarda insanların % 83’ü omurga ağrılarından, eklem hastalıklarından, depresyondan, alerjiden, uyku bozukluklarından, kronik enfeksiyonlardan, bağışıklık sistemi güçsüzlüğünden, kalp-damar hastalıklarından vs. ızdırap çekmektedirler.

Sağlığı ve genel durumu etkileyen gittikçe artan çevre kirliliği, yanlış beslenme, negatif düşünceler, hayat için gerekli vital madde eksikliği, hareket yetersizliği, stres ve uygunsuz hayat şartları vb. birçok ana sebep vardır.

Bu zararlı faktörlerin toplamı, özellikle uzun süreli maruz kalmalarda, sadece vücut ve organ fonksiyonlarını değil, vücudun en küçük fonksiyonel birimi olan hücreyi dahi negatif etkilemektedir. Bunlara sürekli maruz kalmaya bağlı olarak dengeleme ve düzenleme olanakları aşılmış olduğunda, önce hafif rahatsızlıklar, sonra yakınmalar ve hastalık belirtileri ortaya çıkacaktır. Akut yakınmalardan (Örneğin, Adale gerginliği, iltihaplar ve diğer bedensel veya psikovejetatif rahatsızlıklar), maruz kalma baskısı devam ettikçe kronik hastalıklar gelişir. Bu nedenle iyileşmeye giden ilk adım, hücrelerin ve tüm organizmanın bu baskıdan kurtarılıp metabolizma fonksiyonlarının tekrar olabilecek en iyi düzeye getirilmesidir. Böylece vücudun kendini iyileştirme güçleri de tekrar aktif hale gelecektir.

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

Vücudumuzda 70–100 katrilyon hücre vardır ve bunların büyük ölçüde farklılaşmış metabolizmaları mevcuttur. Hücre zarı sayesinde gerekli besin maddeleri, su ve oksijen hücre içine ulaşır ve metabolizma atıkları hücre dışına atılır. Bu yüzden, hücre zarının fonksiyonel bütünlüğü hücre için hayati önem taşır.

Hücrenin bu olayların düzenlenmesi ve koordinasyonu için membran potansiyeli olarak tanımlanan bir biyoelektrik çalışma potansiyeline ihtiyacı vardır. Bu membran potansiyeli, iyon olarak adlandırılan küçük elektriksel yüklü parçacıkların hücre zarının iç ve dış tarafında dinamik bir akım dengesi içinde dağılması ile oluşturulur. Bu iyonların optimal dağılımı ve aktivite oranları hücre içindeki tüm metabolizma fonksiyonlarının ve biyoenerjik olayların temel unsurudur.

İlerleyen yaş ve hücre hasarları ile membran potansiyeli düşer ve bunun sonucunda sağlık problemleri gittikçe artar.

Bütün hastalıklarda mikro dolaşımda, oksijenlenmede ve metabolizmada bozukluklar oluşur. Enerji tedavisi neredeyse tüm hastalıklarda temel veya destekleyici tedavi yöntemi olarak uygulanabilir. Klasik tıp veya doğal iyileştirme yöntemleri ile de kombine kullanımı mümkündür.

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

Manyetik alanların varlığının anlaşılması ancak eksikliği fark edildiği zaman mümkün olmuştur. Uzaydan döndükten sonra astronotlarda uzun süre devam eden yorgunluk, adale ağrısı, baş ağrısı ve baş dönmelerinin nedeni araştırıldığında dünyanın manyetik alanının eksikliğinden kaynaklandığı fark edilmiştir.

Canlı maddelerin zayıf ya da güçlü manyetik özelliği mevcuttur. Dolayısıyla tüm canlıların içinde ve dışında yüksek ya da düşük enerjili birer manyetik alan mevcuttur. İnsan vücudundaki manyetik alan biyoelektrik yüklerinin hareketinden meydana gelir. Biyoelektrik oluşan herhangi bir bölgede mutlaka manyetik alan vardır. Dolayısıyla kalp, adale, sinir ve beyin gibi organlar belli bir manyetik alana sahiptir. İnsanı oluşturan dokuların birbiriyle haberleşmek için kullandıkları manyetik alanın sinyalleri birbiriyle uyum içindedir. Bu sinyaller dünya manyetik alanı ile de uyum içindedir.

İnsan vücudunun dünyanın manyetik alanı ile olan dengesi çok önemlidir. İnsanın kendi iç manyetik alanı ile dünyanın oluşturduğu manyetik alan arasındaki uyumluluk çeşitli nedenlerden dolayı bozulabilmektedir.

Elektrosmog adı verilen teknolojinin beraberinde getirdiği elektromanyetik kirlenme, insan sağlığını tehdit eden ciddi unsurlardan birisidir. Haberleşme frekansları ve elektrik güç taşımalarından gelen sinyallerle çevre kirlenir.

Yüksek gerilim hatlarından cep telefonu dalgalarına, radyo ve TV dalgalarından ev ve iş yerlerindeki bilgisayar, mikrodalga fırın ve elektrikli diğer eşyaların yaydığı elektromanyetik dalgalara kadar maruz kalınan elektromanyetik kirlilik sosyal yaşam ortamında hemen hemen her yerde sağlıksız bir atmosfer oluşturmaktadır.

İnsan vücudunun manyetik alanla olan dengesini bozan etkenlerden biri de kimyasal kirleticilerdir. Toksik madde ve radyasyon gibi kirleticilerden gelen sinyaller canlının elektromanyetik dengesini bozmaktadır. Diğer bir neden de insanın yaşadığı yerin manyetik alanının büyüklüğüdür. Yer kabuğunun doğal bir manyetik alanı vardır. Bir başka etken ise uzaydan ve güneşten gelen kozmik ışınlardır.

Bütün bu sebepler tek başına veya birlikte, vücudumuzun elektromanyetik alanını bozarlar ve hastalıkların başlaması için uygun zemini yaratırlar. Ayrıca vücudun kendini tamir etme kapasitesi kötü yönde etkilendiği için hastalıkların iyileşme şansı azalır. Sonuçta hastalıklar ortaya çıkar.

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

İnsanoğlu doğar, büyür ve ölür… Ölmeyen tek şey enerjidir.

İnsanda fizik beden dışında enerji bedeni de mevcuttur. Gerek fiziksel bedenimiz gerekse enerji bedenimiz birbiriyle etkili bir iletişim içindedir. Varlığımız somut olarak bedenimizi, soyut olarak ise enerjimizi içerir. Fiziksel bedenimiz gözümüzle gördüğümüz, elimizle dokunduğumuz parçamızdır. Enerji bedenimiz ise ancak ruhsal yönden gelişmiş olan insanların görebileceği, elimizde tutamadığımız, bedenimizdir. Her iki beden bir ayna gibi sağlığı ve hastalığı birbirlerine yansıtırlar.

Enerji beden ve fizik beden birbiri ile paralel ama bildiğimiz zamanda eş zamanlı olmayan bir şekilde, bir bütün halinde birlikte hareket ederler.

Ruh–Beden-Zihin Üçgeni

Bir insanın tam anlamıyla sağlıklı olduğundan söz edebilmemiz için Vücut(Fiziksel Beden), Ruh (Enerji Bedeni) ve Zihin (Düşüncelerimiz) sağlığının yerinde olması gerekmektedir. Bir tanesi bozulunca diğerlerine de etki yapar ve genel sağlık bozulur.

AURA NEDİR?

İnsanların vücudunu çevreleyen elektromanyetik alana Aura denir. Auramız aynı zamanda vücudun çevresini sarmış bir kalkan görevi yapar. Eğer sağlam ve güçlü bir auramız varsa bize dışarıdan bir hastalığın ya da negatif etkinin gelmesi düşünülemez. Ancak auramız zayıflamış veya yırtılmışsa negatif enerjilere ve hastalıklara çok daha açık hale geliriz. O halde, Auramızın güçlü ve sağlıklı olması fiziksel sağlığımız açısından çok önemlidir diyebiliriz. Bunun yanı sıra ruhsal, zihinsel ve duygusal sağlığımız açısından da auramızın sağlıklı ve güçlü olması gerekmektedir.

Eğer doğru insan ve fırsatları hayatımıza çekmek istiyorsak, pozitif enerji ve sevgiyle dolu olarak auramızın parlak ve sağlıklı olması gerekir. Maalesef, hayatta ilerlerken negatif enerjileri auramızda toplarız. Kızgınlık, üzgünlük ve nefret gibi düşünce formundaki negatif enerjiler auramıza yerleşerek, bütün enerjimizi düşürür ve insanları kendimizden uzaklaştırmamıza sebep olur. Aurayı düzenli olarak temizleyip, hem ruhumuzu hem de dünya ile olan bağlantımızı yenilememiz gerekir.

ÇAKRALAR

Bedendeki önemli enerji merkezlerine ÇAKRA adı verilmektedir. Bunların fiziksel boyutta karşılığı hormon salgılayan bezlerdir. 7 adet ÇAKRA yani enerji merkezi vardır ve bunlar omiriliğin alt ucundan başlayıp yukarıya doğru sıralanırlar. Her bir çakranın belirli rengi ve özel fonksiyonları vardır. Çakralarımız doğduğumuzda temiz ve dengededirler. Yaşam boyu edinilen negatifliklerle (kıskançlık, hırs, öfke, ego, stres vb.) evrendeki kozmik enerjiyi bedenimize yeterince alamadığımızda çakraların çalışması bozulur.

Çakraların pozisyonları ve fonksiyonları ile endokrin sistemdeki çeşitli hormonlar birbirleri ile ilişki içindedirler.
Çakralarınızın dengesini koruyarak, sağlığınızı koruyabilirsiniz. Vücudunuzdaki yedi enerji noktasını dengeleyerek, stres, migren ve kaslarınızdaki şikayetler, gerginlikten, sıkıntılarınızdan kurtulabilirsiniz.

Stres, sindirim ve denge

Kök çakra; kan, omurga, sinir sistemi, bacaklar ve kemikleri etkiler. Kırmızı renkle temsil edilen Kök çakra, anüs ve cinsel organlar arasında yer alır. Endokrin sistemde bilinen karşılığı bulunmamakla birlikte, fiziksel bedenin enerji kaynağıdır ve dünyayla olan bağlantımızı simgeler.

Mesane problemleri ve migren
Sakral Pleksus çakrası, cinsel organlarınızı, deri, böbrek ve böbreküstü bezlerini etkiler. Turuncuyla temsil edilen bu çakra, endokrin sistemde yumurtalıklar ve testise denk gelir. Erkeklerde penis ve kadınlarda klitorisin iki parmak üzerindedir.

Kaslardaki gerginlik, sindirim bozuklukları ve karaciğer problemleri

Solar pleksus çakrası, cilt, sindirim organları, mide, pankreas, karaciğer ve endokrin bezleri üzerinde etkilidir. Sarı renkle temsil edilen bu çakra, göbek bölgesinde, göbek deliğinin hemen üzerinde yer alır. Endokrin sistemde böbrek üstü bezlerine denk gelir.

Yüksek tansiyon ve astım

Kalp çakrası, akciğerleri, solunum sistemini, kalbi ve dolaşım sistemini etkiler. Ayrıca bağışıklık sistemi ile lenf bezlerini de kontrol eder. Yeşil renkle temsil edilen bu çakra, göğüs kafesinin ortasında yer alır. Endokrin sistemde timusa denk gelir.

Kilo problemleri, boyun ağrısı, acıyan boğaz ve tiroid bozuklukları

Boğaz Çakrası, omuzları, boğazı, gırtlağı ve tiroid bezini etkiler. Mavi renkle temsil edilen bu çakra, yaklaşık olarak âdem elması denen bölgenin ortasındadır. Endokrin sistemde tiroid bezine denk gelir.

Alın Çakrası, endokrin sistemde Hipofiz bezine,

Taç çakra, endokrin sistemde Pineal beze denk gelir.

Eğer herhangi bir çakranızda blokaj, travma ya da tıkanıklılıklar varsa bunların mutlaka temizlenmesi gerekir. Aksi halde ilgili çakranın etkilediği alanlarda fiziksel, duygusal, zihinsel yada ruhsal sorunlar yaşarsınız.

Posted in Bilgi Bankası
3 Kasım 2016

Glikoz vücudun enerji kaynağıdır. Beyin, kaslar ve diğer organları besleyen bir yakıttır.

Glisemik indeks, sindirim sisteminde karbonhidratların glikoz formuna yıkılma hızını ölçmek için kullanılan tıbbi bir terim olup, gıdadaki glikozun ne kadar hızlı emildiğinin ölçüsüdür. Glikoz için değeri 100 olarak belirlenmiştir ve tüm gıdalar bu sayıya karşı endekslenir. Çabuk sindirilen gıdalar yüksek GI’e sahiptir ve daha yavaş sindirilen besinler daha düşük GI’ya sahiptirler. Bir kaç çay kaşığı sirke ile ve taze meyve ve sebze ekleyerek yemeğin Gİ ‘sini düşürmek mümkündür.

Sofra şekerinin diyabet gelişimine katkıda bulunduğu inancına karşın, şeker orta derecede (55-69) GI’ye sahiptir. Nişasta ve diğer bazı karbonhidratlardan elde edilen eşit miktarda kaloriden daha düşük kan şekeri üretir. Bu nedenle sofra şekeri şeker hastalarında rahatlıkla kullanılabilir.

Glisemik yük, gıdalarda toplam emilebilen glikozun ölçüsüdür.

İnsülin indeksi, gıdalarda glikoz veya nişasta ve bazı aminoasitlerin neden olduğu kan insülin seviyeleri üzerindeki etkilerini temel alınarak yapılan bir sınıflandırma yöntemidir.

Posted in Bilgi Bankası