Notice: Trying to get property 'term_id' of non-object in /home2/haksever/domains/nurihaksever.com/public_html/wp-content/themes/clinico/blog.php on line 44
Double Sidebars – Doç. Dr. Nuri Haksever
Aramak istediğiniz kelimeyi yazınız..
Ara ..

Double Sidebars

5 Mayıs 2020

Hızır peygamberin görevini yapmak için yaptığı yolculuklarından birine İlyas peygamber de katılmak ister. Hızır bir şartla buna izin verir. “Yaptıklarımı anlamaya çalış ama soru sorma. Sorarsan benimle birlikte dolaşma hakkını kaybedersin” der. İlyas da bunu kabul eder.

Yolculuk sırasında bir nehir kıyısına geldiklerinde, bir sandalcı onları ücret almadan karşıya geçirir. Üstüne üstlük, gece onları misafir eder ve yemek verir. Hızır ise gece yarısı sandalın içine delik açar ve İlyas ile birlikte oradan kaçarlar. İlyas olanlara mana veremez ve nedenini sorar. “Ey Hızır, ihtiyar adam bize iyilik etti, parasız bu kıyıya taşıdı, yemek sundu. Sen onun iyiliğine ekmek teknesine zarar vererek karşılık verdin. Kayığın dibini deldin. Neden yaptın bunu?” Hızır onu daha önce uyardığını ve yanıt vermeyeceğini söyler.

Bir süre sonra yolları bir köye ulaşır. Kendisinden gece kalmak için bir yer ve yemek istedikleri adam tarafından kovulurlar. Hızır uzaklaşmadan önce evin duvarını tamir eder. İlyas gene merek eder ama bu sefer soru sormaz.

Yola devam ederlerken bu sefer başka bir köye ulaşırlar. Köylüler Hızır ve İlyas’a çok iyi davranırlar ve sofralarına buyur ederler. Bu sırada çok güzel yüzlü bir çocuk görürler. Tüm köylüler çocuğun her istediğini yerine getirmekte yarışıyorlardır adeta. Hızır peygamber ise gider ve çocuğa çok şiddetli bir tokat vurur. Öyle şiddetli bir darbedir ki bu çocuğun burnu kırılır, yanağı kayar ve tüm güzelliği yok olur. Herkes şoktadır, çocukla ilgilenirlerken konukları oradan kovarlar. İlyas peygamber Hızır peygambere yetişir ve artık dayanamayıp sorar: “Ey Hızır; sana soru sormayacağıma dair söz verdim ama ne yaptığını anlayamadım. Bize iyilik yapan balıkçının kayığının dibini deldin. Bize kötü davranan adamın evini tamir ettin. Şimdi de bizi güler yüzle karşılayan, yemek veren insanların güzel çocuğuna zarar verdin. Bunları neden yaptın?” Hızır gülümser ve “Ey İlyas, sana demiştim, daha neler olduğunu anlayacak düzeyde değilsin diye. Sana yaptıklarımı açıklayacağım ama artık benime birlikte dolaşamazsın. “ der ve devam eder: Kayığın dibini delmemi açıklayayım. Nehrin yukarısında silahlı adamlar vardı ve buldukları işe yarar her şeyi zorbalıkla alacaklardı. Bizim ayrıldığımız sabah balıkçının oraya gelecekler ve eğer sağlam bulsalar kayığa el koyacaklardı. Ben onların almaması için dibini deldim. İhtiyar, oğullarıyla kayığı iki günde tamir eder ve çalışır. Oysa kayık sağlam olsaydı tümden ellerinden gidecekti. Bize kötü davranan adamın evinin duvarını tamir ettim. Zira o duvar içinde altınlar vardı ve altınları bulmasınlar diye duvarı tamir ettim. Eğer duvar yıkılsaydı, altınları bulacaklar ve daha zalim olacaklardı. İlyas bu açıklamalar karşısında hatasını anlamıştır ama yine de sorar, “Peki ben bunları anladım ama o çocuğa neden tokat vurduğunu anlamadım. Tamamen masum ve güzeldi. Hızır da ”“O çocuk öyle güzeldi ki İlyas, herkes ona köle gibi hizmet ediyordu. Bu davranışları çocuğu zalim ve şımarık yapmıştı. Büyüyünce zalimliği artacak ve tüm halkına mutsuzluk verecekti. Anne ve babasına işkenceler edecekti. Ben onun güzelliğini bozarak kötü bir insan olarak yetişmesini engelledim.”

İşte böyle dostlar. Hayatımızda karşılaştığımız olayları iyi-kötü ayırımına girmeden arkadaki nedeni ile birlikte değerlendirdiğimizde hayatın anlamını kavramaya başlayabilir ve şükredebliriz.

 

 

Posted in Genel, Hikayeler
14 Kasım 2016

     Tüm evren atomlardan ibarettir. Canlı veya cansız madde dediğimiz oluşum enerjinin katı halidir. Nasıl belirli aralıktaki sesleri duyuyor veya belirli renklere tekabül eden ışık dalga boylarını görebiliyorsak, algı reseptörlerimiz de kendimizi madde halinde tanımlamaktadır. Fakat bu algılama biçimi gerçeği değiştirmez.

    Atomların herbiri frekanslara sahiptir. Düşünce ve duygularımız da birer frekansa sahiptir. Düşündükten sonra düşüncenin ne olduğunu düşünüyorsunuz? Ortadan kalkıyor mu? Bizim tüm korkularımız sahip oldukları frekans uzaklaştırıldığında kaybolacaktır. İstendiğinde sahip olmak istediğiniz frekans yüklemesi yapılacaktır. Örnek olarak panik atağınız var veya uçuş korkusuna sahipseniz bu frekanslar silindiğinde korkularınız yok olacaktır.
    Hem tanı, hem de tedaviye yardımcı yöntem olarak tanımlanmaktadır. Arzu edenlerde sadece frekanslar belirlenir. Frekans silme ve yüksleme olarak tedaviye yardımcı yöntem olarak da seçilebilir.
alt
14 Kasım 2016

Birçok insanın hala duymadığı veya duyduğu halde bilgi sahibi olmadığı elektromanyetik dalgalar ve alan tedavisi günümüzün en önemli konularından birisi durumundadır.

   Elektromanyetik enerji bir organizmadaki yaşamın bağımlı olduğu temel enerji biçimidir.

   Canlı maddelerin zayıf ya da güçlü manyetik özelliği mevcuttur. Dolayısıyla tüm canlıların içinde ve dışında yüksek ya da düşük enerjili birer manyetik alan mevcuttur.

  Hücreler vücudumuzun en küçük yapı taşlarıdır. Manyetik dalga boyları karşılanan hücreler rejenere olarak bedene biyolojik anlamda sağlık, gençlik ve güzellik kazandırır.

 İnsan vücudundaki manyetik alan, biyoelektrik yüklerinin hareketinden meydana gelir. Biyoelektrik oluşan herhangi bir bölgede mutlaka manyetik alan vardır. Dolayısıyla kalp, adale, sinir ve beyin gibi organlar belli bir manyetik alana sahiptir. İnsanı oluşturan dokuların birbiriyle haberleşmek için kullandıkları manyetik alanın sinyalleri birbiriyle uyum içindedir. Bu sinyaller dünya manyetik alanı ile de uyum içindedir.

  Yer kabuğunun doğal manyetik alanı hücreler ile etkileşerek hücre zarlarında madde alışverişlerini mümkün kılar. Böylece bir fabrika gibi çalışan hücrenin, atık maddeleri ve toksinleri bünyesinden uzaklaştırarak ve su, besin maddeleri, oksijen ve gerekli mineralleri alması ve işlevini uygun bir seyirde ve canlılık içinde sürdürmesi mümkün olmaktadır.

    Kirli ve bulanık sularda yaşayan balıklar gibi sağlıksız iken, manyetik alan uygulaması ile birlikte hücrelerin berrak ve temiz denizdeki balıklar gibi canlılık kazandığı tespit edilmiştir.

  Teknolojiyle birlikte şehir hayatı, insanların toprakla temasını azalttığı gibi elektromanyetik kirlilik ortamını da artırarak doğal manyetik alanla olan teması kesmiştir. Kalp krizi yaşlarının 20’li yaşlara düşmesi, bağışıklık sistemlerinin çöküşü, sık hastalıklara maruz kalma, beyin kanamaları sıklıklarında artışlar ve kanser olgularında görülen tırmanış bu nedenlerle ortaya çıkmıştır.

    Uzaya astronotların gönderildiği ilk dönemde, manyetik alanın “sıfır” olduğu uzay koşullarında, hücre zar transferleri gerçekleşemeyeceği için, hayatla bağdaşmayan bu sorunu çözümlemek amacıyla suni manyetik alan veren bu sistem üretilmiştir.

   İnsanın bioritmine uygun manyetik alanlar oluşturan cihazlarla yapılan bu tedavide; vücut fizyolojisine uyumlu elektromanyetik dalgalar ile hücresel düzeyde rezonans oluşturulur. Manyetik şilte kullanılır. Hasta belirlenen süre şiltenin üzerinde kalır. Manyetik şilte bedenimizde bulunan meridyen yollarının açılmasını sağlar.

   Manyetik alan vücut dokularını uygun bir şekilde etkileyerek hücre zarlarının geçirgenliğini arttırır. Hücreleri atık maddeleri ve toksinleri bünyesinden uzaklaştırarak su, besin maddeleri, oksijen ve gerekli mineralleri alırlar.

   İnsan vücuduna ihtiyacı olan doğal manyetik alan tatbik edildiğinde bağışıklık sistemlerinin kuvvetlendiği, enerji dengelerinin normal ve doğal sınırında tutulduğu görülmüştür. Dokulara daha çok oksijen ve besin maddesi ulaştırılarak, tüm bedenin daha fazla güçlenmesi sağlanır. Hastalıklarda destekleyici olarak kullanılır ve hastalıklı organ ve dokuların iyileşme süreçlerini hızlanır.

     Bu doğal yöntem aynı anda birçok hastalığın tedavisinde de başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Geniş bir uygulama alanı olması, kolay uygulanabilirliği, doğal bir yöntem oluşu ve yan etkisi olmaması, PHYSİOTRON Elektro Manyetik Alan tedavisini önemli yapmaktadır.

14 Kasım 2016
14 Kasım 2016

Hayat ışıktır– ışıksız (fotonlar) hayat olmaz

 PHYSIOTRON PhotoBIOTIC ® stimülasyon sistemi, hücre iletişimini arttırarak sağlığınızı korumanıza  yardımcı olur ve hücrelerin birbirleri ile pozitif iletişim kurmasını  sağlar.

Işık sadece bir enerji yayıcısı görevi görmez, ayrıca, organizma içinde bir düzenleyici işlevi vardır.

Güneş ışığı tayfı ve biyofoton kullanarak regüle edici bilgiler biyolojik sisteme yeniden  dağıtılır.

  Çakralar   vücudun enerji merkezleridir ve modern tıpta yerleri endokrin sistemi bezlerine denk düşmektedir. Çakralardaki enerji dengesizlikleri sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Bu dengesizlikleri düzeltmek için  Physiotron PhotoBIOTIC kullanılır.

  Işık spektrumunda  7 renk vardır. Bütün renklerin titreşimleri vardır. Mesela, Kırmızı en uzun dalga boyuna sahip ve en yavaş titreşim frekansına, Mor ise en kısa dalga boyuna ve en hızlı titreşim frekansına sahiptir.

  Bir çakra  fazla çalışıyorsa, az çalışıyorsa, tıkanmış veya kapanmışsa dengesizlik yaratır.

  İnsanlar çakralarındaki dengesizlikleri fiziksel, bedensel ve zihinsel olarak hissederler.

ÇAKRA

8 Kasım 2016

1-KAZANAN her zaman çözümün bir parçasıdır
KAYBEDEN her zaman problemin bir parçasıdır

2-KAZANAN her zaman bir programı vardır
KAYBEDEN her zaman bir özürü vardır

3-KAZANAN ”Bu işi senin için yaparım” der
KAYBEDEN ”Benim işim değil ki”

4-KAZANAN her sorunda bir çözüm görür
KAYBEDEN her çözümde bir sorun görür

5-KAZANAN Uzak ama yolu biliyorum” der
KAYBEDEN Yakın ama yolu bilmiyorum”

6-KAZANAN çakılların yanındaki çimeni görür
KAYBEDEN çimenin yanındaki çakılları görür

7-KAZANAN “Zor olabilir ama mümkün” der
KAYBEDEN “Mümkün ama çok zor”

8-KAZANAN konuşmak yerine yapar
KAYBEDEN yapmak yerine konuşur

9-KAZANAN ağlamak yerine çalışır
KAYBEDEN çalışmak yerine ağlar

10-KAZANAN beynini çalıştırır
KAYBEDEN çenesini….

10 seçenekten hangisini seçiyor ve uyguluyorsunuz. Umarım, kazanan beyin yapsındasınızdır. Her seçenek için0-10 arasonda
puan verirseniz kaç puanınız olur. Umarım tam puan alırsınız. Eğer puan durumunuz 70 altında ise işiniz zordur. 50 puan
iseniz çok acil, pazarık yapmadan harekete geçmeniz gerekir. Daha altında olduğunu düşünmek bile istemiyorum ama bir
yerden, en kısa zamanda başlamanız hayrınıza olacaktır.

Posted in Hikayeler
8 Kasım 2016

Sevgisiz zeka, bizi küstah yapar.
Sevgisiz adalet, bizi dizginsiz yapar.
Sevgisiz diplomasi, bizi iki yüzlü yapar.
Sevgisiz başarı, bizi kibirli yapar.
Sevgisiz zenginlik, bizi haris yapar.
Sevgisiz uysallık, bizi hizmetkâr yapar.
Sevgisiz yoksulluk, bizi mağrur, aksi yapar.
Sevgisiz güzellik, bizi gülünç yapar.
Sevgisiz kudret, bizi zorba, despot yapar.
Sevgisiz çalışma, bizi köle yapar.
Sevgisiz sadelik, bizi değersiz yapar.
Sevgisiz yasa, kural, bizi tutsak yapar.
Sevgisiz siyaset, bizi bencil yapar.
Sevgisiz inanç, bizi bağnaz yapar.

SEVGİSİZ HAYAT… ANLAMSIZDIR

Altına imza atılmaya değerde satırlar… Yaptığımız her işe, her özelliğimize, karakterimize sevgiyi sokmak, bizim gerçek
insan olmamızda büyük mesafeler kat etmemize yardımcı olacaktır.

Sevginin olduğu yerde başka bir şeyin olması mümkün değildir. Nasıl aydınlığın olduğu yerde karanlık barınamazsa, sevginin
olduğu yerde de hiç bir olumsuz duygu barınamaz.

Posted in Hikayeler
8 Kasım 2016

Ağzınızdan çıkan kaderiniz olur.

Söylediklerinize dikkat edin, düşüncelere dönüşür

Düşüncelerinize dikkat edin, duygulara dönüşür

Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür

Davranıslarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür

Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür

Değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür

Karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür

Posted in Hikayeler
8 Kasım 2016

Bir grup bilim adamı 5 tane maymunu bir kafesin içine koydu. Maymunların arasına da üzerinde muz olan bir merdiven
yerleştirildi.

Ne zaman maymunlardan biri muzları almak için merdivene tırmanmaya kalksa bilim adamları diğer maymunları soğuk suyla
ıslattı.

Bir süre sonra ne zaman maymunlardan biri merdivene tırmanmaya kalksa diğer maymunlar onu dövmeye başladı.

Aradan biraz daha zaman geçtikten sonra merdivendeki muzlar ne kadar çekici olursa olsun maymunlardan hiçbirisi merdivene
tırmanmaya cesaret edemez oldu.

Bilim adamları maymunlardan birini değiştirmeye karar verdi. Kafese giren yeni maymunun yaptığı ilk şey merdivene
tırmanmayı denemek oldu. Diğer maymunlar hemen ona saldırdılar ve yeni maymunu dövdüler.

Defalarca dayak yedikten sonra yeni maymun sebebini bilmediği halde merdivene tırmanmaması gerektiğini öğrendi.

Kafesteki maymunlardan birisi daha değiştirildi ve ilk değişimde yaşananların aynısı yaşandı. Hatta değiştirilen ilk
maymun da ikinci maymunun dövülmesine yardım etti. Üçüncü ve dördüncü maymunlar da değiştirildiğinde aynı olaylar
gözlemlendi. Son olarak beşinci maymun da değiştirildi.

Artık kafeste hiç soğuk suyla ıslatılmamış olan ama buna rağmen merdivene tırmanana saldıran beş tane maymun vardı.

Eğer maymunlara neden merdivene tırmananları dövdüklerini sormak mümkün olsaydı eminiz şu cevabı alırdık:

‘Bilmiyorum, burada işler böyle yürüyor.’

Tanıdık geliyor mu?

Bilinçaltımızı nasıl kodlatırsak, o şekilde düşünür, o şekilde yaşar ve o şeklin kendisi oluruz. Neden sorusuna cevap
veremeyen, dünya kodları ile istila edilmiş bir bilinçaltı tarafından yönetilen varlıklara dönüşürüz.

Zihin haritamız her ne kadar bugün bizi biz yapan unsur olsa da, bilinçaltımıza neyi ekip neyi biçeceğimiz tamamen bizim
elimize verilmiştir. İnsana hediye edilmiş en önemli gücün; düşünce gücünün farkındalığına varmak, mutluluk ve başarının
ve nihayetinde bilinçli özvarlığımıza varmanın tek yoludur.
Her şey zihinde örülü söylem kalıplarında yatmaktadır. Kimse suçu dışarıda aramasın.

Posted in Hikayeler
8 Kasım 2016

Uzun yıllar önce, Çin’de Li-li adında bir kız yaşıyordu ve günün birinde bir delikanlıyla evlendi.

Li-li’nin kocası zengin biri olmadığı gibi, ailesi ile beraber yaşıyordu. O yüzden, Li-li’nin evi kocasıyla birlikte dul kayınvalidesi ile de paylaşması gerekiyordu.

Aylar geçtikçe, Li-li kayınvalidesiyle geçinmenin çok zor olduğunu anlamaya başladı. İkisinin de kişiliği çok farklıydı ve bu yüzden sık sık kavga ediyorlardı. Kavgalar gitgide o kadar şiddetlenmişti ki, konu komşu da evde olup bitenlerden haberdar olmaya başlamıştı.

Birkaç ay daha böyle geçtikten sonra, Li-li bu işin böyle gitmeyeceğinden iyice emin haldeydi. Bu durumun annesi ile eşi arasında kalan kocası için evliliği cehenneme çevirdiğini de görüyor; eşi için de üzülüyordu.

Li-li, bir çare bulabilme ümidiyle, baba tarafından aile dostları olan bir baharatçıya gidip derdini anlattı. Baharatçı Li-li’ye bu işin kesin çözümünün kayınvalideyi ortadan kaldırmak olduğunu söyledi. Ama bu işi farkettirmeden halletmesi gerekiyordu. O yüzden değişik bitkilerden hazırladığı bir ekstreyi Li-li üç ay boyunca azar azar kaynanası için yaptığı yemeklere koyacaktı. Zehir az az verilecek, böylece kayınvalideyi Li-li’nin öldürdüğü anlaşılmayacaktı . Yaşlı baharatçı, Li-li’ye, bunun için, zehiri azar azar verdiği üç ay içinde şüphe verici davranışlardan, özellikle kayınvalidesine karşı sert kavgalardan kaçınmasını tavsiye etti. Üç ay için sabredip kayınvalidesine olabildiğince iyi davranmalıydı Li-li.

Baharatçının hazırladığı zehir ekstresini de alarak sevinç içinde eve dönen Li-li, baharatçının önerdiği planı adım adım uygulamaya başladı. Her gün en güzel yemekleri yapıyor, kayınvalidesinin tabağına zehiri azar azar damlatıyor, bu arada ona iyi davranmayı ihmal etmiyordu.

Onun bu iyi muamelesi kayınvalideyi de etkilemiş, gün gün ona daha iyi davranmaya, haftalar geçtikçe de ona kendi kızı gibi sevgi ve ilgi göstermeye başlamıştı. Evde artık barış rüzgârları esiyordu.

Bu durum karşısında, Li-li yaptıklarından utanmaya başladı. Kayınvalidesinin aslında pek de kötü biri olmadığını, bilakis pekâlâ iyi bir insan olduğunu düşünmeye başlamıştı. Ama, yemeğine azar azar damlattığı zehirler yüzünden onun ölmesi de an meselesiydi artık.

Vicdan azabı içinde kıvranan Li-li, yaptıklarından pişman vaziyette yine baharatçıya gitti ve bu kez, verdiği zehiri kandan temizleyecek bir iksir yapması için kendisine yalvardı. Artık yaşlı kadının ölmesini istemiyordu.

Yaşlı baharatçı, Li-li’nin bu yalvarmaları karşısında kahkahalarla gülmeye başladı. Li-li ise çok ciddiydi ve zehirin tesirini vücuddan atacak bir ilaç yapmasını ısrarla istiyordu.

“Ah Li-li!” dedi baharatçı, “Sana zehir diye verdiğim şey, vücudu güçlendiren bazı bitki özlerinin bir karışımıydı yalnızca. Çünkü, asıl zehir ikinizin kafasındaydı. Sen ona iyi davrandıkça bu zehir dağıldı ve yerini sevgi ve anlayışa bıraktı.”

Posted in Hikayeler