Aramak istediğiniz kelimeyi yazınız..
Ara ..

ÖĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİK

4 Kasım 2016

Hepimiz hayatımızda güzel şeyler olsun isteriz. Bunun için gereken çabayı gösteririz. İyi bir okula gideriz. Okuruz. Mezun oluruz. İyi bir işe girip mesleğimizde yükselmeye çalışırız. Değişik ünvanlar alırız ve makamlara geliriz. Bu bize başarı olarak sunulmuştur. Bunun karşılığında ” Ağlamayan çocuğa meme verilmez” esasına göre bir ücret verilir ama bunun kolay olmadığını vurgularcasına yetki ve ücret artırılırken işte geçirilen zaman da artar, yapılan görevler de… Esasında ücret artmamıştır. Belki yapılan iş başına ücret azalmıştır bile ama siz böyle bir durumda değilsiniz muhtemelen… Hayatınızdan memnun ve geleceğin de iyi olacağını düşünüyorsunuzdur.
“Mükemmelin düşmanı iyidir” lafını pek umursamıyorsunuz. Bir elde ettiklerinize, bir de çevrenizde bunları elde edemeyenlere bakıyor ve sonuçta diyorsunuz ki ben konfor bölgemde rahatım. Siz bu durumda iken sizi ne harekete geçirecektir?
Belki yıllar sonra anlayacaksınız,susamadan su kuyusu kazmanın gerekliliğini ama gün geçmiş…
Bizler hayatımızda bir fark yaratmak için yola çıkmış kişileriz. Her gün yaptığımıza ilave olarak farklı bir şeyler yapıyoruz. Çünkü biliyoruz ki hep aynı şeyi yaparak farklı sonuçlara ulaşacağını sanmak dünyadaki en büyük çılgınlıktır.
Belki çok büyük bir sanatçı olmak ve alkışlanmak istiyordunuz. Ama hayallerinizi gömdünüz. Bugüne kadar sizi kimse teşvik etmedi. Hatta size engel çıkardılar. İçinizdeki ruh bedeninize sığmıyor. Ama bunu gören yok.
Belki sevdiklerinize iyi bir hayat sağlamak istiyor ve bu amaçla gerekli olan parayı kazanmak için uğraşıyorsunuz. Kazanıyor ama zamanınızı sevdiklerinizle beraber geçiremeyip kazandığınız paraya bile lanet ediyorsunuz.
Belki eşinizle beraber gezmek istiyor ama seyahate bırakın çıkmayı akşam yüzünü bile göremiyorsunuz.
Emekli olunca düşeceğiniz durum aklınıza geliyor. Ekonomik sıkıntıları aşmak için neler yapacağınızı düşünüyorsunuz.
Şu anda kazancınız iyi ama alternatif gelir getirecek bir B planı oluşturmak istiyorsunuz.
Belki insanlara yardımcı olmak istiyor ama kazancınızla kendi çocuğunuzu okuturken başka çocuklara ancak sınırlı bir yardımda bulunuyorsunuz.
Belki evlenme planları yapıyorsunuz. Eskiden “2 gönül bir olunca samanlık seyran olur” derlerdi ama öyle olmuyor. Sık sık yakın çevrenizden duyuyorsunuz, ekonomik sıkıntılar yüzünden evliliklerin istenemeyen sonla bittiğini…
Çevreye karşı duyarlısınız. Doğayı kirletmek istemiyor ve çocuklarımıza temiz bir çevre bırakmak istiyorsunuz ama nasıl yapacağınızı bilemiyorsunuz. Çevre dostu ürünler kullanmak istiyorsunuz.
Sağlığınıza düşkünsünüz. Her gün bir haber okuyorsunuz. Kanser artıyor. Ne yapacağınızı bilemiyorsunuz.
Sağlıklı ürünler tüketmek istiyorsunuz ama sahtekarlık diz boyu… Hiç bir şeye güveniniz kalmamış. Sağlıklı su içme şansınız bile yok. Doğal su kaynakları kurumuş ve su bozulmuş. Şebeke suyu ise klordan geçilmiyor. Klorun ne kadar zararlı olduğunu öğrenmişsiniz ama paranız da değerli. Başka çaresi yok. Tam bir kararsızlık hali. Atalete girdiniz. Artık her şeye boş vermeye başladınız. Öğretilmiş çaresizlik devreye girdi. Sizi siz değil başka şeyler kumanda etmeye başladı.
Ne yapacaksınız?
Bu arada kimseden yardım istemiyor ve size birileri bir şey söylediğinde ters ters bakıyorsunuz ” O kim ki? Ne biliyor ki? Bana ne öğretebilir ki? ve öğrenme modunuzu kapatıyorsunuz. Zaten biliyorsunuz ki kimse kimseye yardım etmez. Klasik öğreti…
Bir kere öğretilmiş çaresizlik devreye girince, her şeye bahane bulmaya başlarsınız. Başarısızlıkların üstesinden nasıl gelebilirsiniz ki? Sizin bir egonuz var. Egonuz asla tuş olmaz.
Bu çaresizlik sendromuna karşı beyniniz çareler yerine, bahaneler üreterek durumu kurtarmaya çalışır. Yaptığı işi başarı olarak görür. Daha doğrusu hiçbir şey göremiyordur ama beyni ona öyle görmesini emrediyordur. O kişi beynini kontrol eden kişi konumundan çıkmıştır. Başarılı insan ise her bahanenin ardında aşılacak bir sebep görür. ‘Ben başarılıyım’ yerine ‘Daha çok neyi başarabilirim?’ diye düşünür. Geçmişteki başarı anılarından sıyrılır. Diğerleri ise başarısızlık hissinin verdiği çok çalışma ( efektif değil, anlamsız saatler harcama. 1 saatlik işi 10 saatte yaparak önemli adam olma sendromu) ile durumu kapatır. Çevresindekiler ona ne kadar çok çalışıyorsun dediğinde koltukları kabarır ve geleneksel % 90 içindeki yerini alır. Bu yer ana karnı gibi sıcak ve tehlikesizdir. Ama doğum olacaktır. Tabii ana karnı içinde de yaşam son bulabilir. “Ne yapabilirim ki ?”gibi aciz bir soru yerine “Neleri değiştirebilirim ?” sorusunu sormaya başlarsınız hayatınız değişir. Sizinki değiştiği gibi çevrenizdekilerin de hayatını olumlu yönde değiştirmeye başlarsınız.
SİZ KAZANANLARDAN OLUN…

Posted in Hikayeler